Bağış

Turuz masraflarını karşılaya bilmemiz için yeni yılda Turuza destek olmak için [email protected] ile irtibata geçin.

Bağışlarınızı bu E-postaya bildirin: [email protected]

Bank kart bilgileri:

6104 3373 5031 8547

Iran Millet Bank

Ibrahim Gülşeninin Divanı-Metin-Dil Özellikleri-Sözlük-Mehmed Akay--1996-368s

6085
0
2016/12/21
Number of votes 1
Voting results 5

Ibrahim Gülşeninin Divanı-Metin-Dil Özellikleri-Sözlük-Mehmed Akay-1996-368s

İbrahim Gülşeni
Vikipedi, özgür ansiklopedi
İbrahim Gülşeni
Doğum    Diyarbakır (Osmanlı Devleti)
Ölüm    1540
Yaşadığı yer    Diyarbakır, Tebriz, Kahire, İstanbul
Meslek    Şair, mutasavvıf
Edebî akım    Gülşeni
Etkilendikleri[göster]
İbrahim Gülşeni (ö. 23/24 Nisan 1540), mutasavvıf ve şair.
Osmanlı İmparatorluğu topraklarında XVI. yüzyıldan sonra giderek yayılan, Türk edebiyat ve tasavvufunda önemli bir yere sahip olan Gülşeni tarikatının kurucusudur.
Türkçe, Arapça ve Farsça 75.000 beyitlik şiir yazmıştır. Türk ve İran edebiyatında önemli yeri olan şairin en önemli eseri Mevlânâ'nın Mesnevî'sine nazire olarak yazdığı kırk bin beyitlik Ma'nevî isimli Farsça mesnevisidir.
Hayatı[değiştir | kaynağı değiştir]
15. yüzyıl başında dünyaya geldi. Doğum tarihi hakkında çeşitli kaynaklardaki bilgilere göre 1423, 1427, 1452-1455 yılında doğmuş olabileceğine dair bilgiler bulunur.[1] Doğum yeri kimi kaynaklarda Azerbaycan, kimi kaynaklarda Diyarbakır olarak geçmektedir. Babası fıkıh, kelâm ve mantık konusunda serler vermiş bir alim olan Muhammed Âmidî; annesi ise dönemin tanınmış şeyhlerinden Molla Şerefüddin’in kızı Hediyetullah’tır.[1]
İki yaşında babasını kaybetti ve amcası tarafından yetiştirildi. On beş yaşında iken bilgisini artırmak amacıyla Maveraünnehir’e gitmek üzere yola çıktı. Tebriz’de Uzun Hasan’ın kazaskeri Molla Hasan ile tanıştı. Molla Hasan onu evlat edindi ve yanında kalmaya ikna etti. Tebriz’de mederese öğrenimi gören İbrahim Gülşeni, Molla İbrahim olarak tanındı.[2]
Uzun Hasan ile tanışma fırsatı buldu ve onun tarafından kendisine asalet ve şeref ifade eden “tarhan” ünvanı verildi.[2] Timur hükümdarı Hüseyin Baykara ile yapılan bir barış antlaşmasına katılmak üzere Herat’a gönderildiğinde tanınmış mutasavvıf Molla Câmî ile tanıştı. Uzun Hasan nezdinde büyük itibarı vardı. Uzun Hasan onu Şiraz’da valilik yapan oğlu Sultan Halil’in halka yaptığı zulmü önlemesi için Şiraz’a da gönderdi.
Yine Uzun Hasan'ın isteği üzerine Halveti tarikatı şeyhlerinden Dede Ömer Ruşeni’yi Tebriz’e davet etmek için Karabağ’a gönderildi; ondan çok etkilendi ve müridi oldu. Ruşeni’nin ertesi yıl Tebriz’e gelerek Sultan’ın eşi Selçuk Hatun’u n yaptırdığı dergaha yerleşmesinden sonra onun gözetiminde tasavvuf alanında yetişti. Heybetî olan mahlasını “Gülşenî” olarak değiştirdi. Dede Ömer Rûşenî vefatından birkaç gün önce kendisini halife ilân etti.
İbrahim Gülşeni, Akkoyunlu hükümdarı Sultan Yakup döneminde de büyük hürmet gördü. Askere moral vermek için onunla birlikte bazı seferlere katıldı. Sultan Yakup’un ölümünden sonra Akkoyunlu ailesi içinde meydana gelen taht kavgaları sırasında zor günler geçirdi. 1495’te birçok müridi ile birlikte hacca gitti. Mekke’de bazı Mısırlı alimler ile tanıştı. Hacdan sonra Tebriz’e döndü ancak Şah İsmail’in Akkoyunlu hükümdarı Sultan Elvend’i yenip şehre girmesi üzerine Diyarbakır’a gitti. Ma’nevi adlı eserini bu sırada yazmaya başladığı, 45 günde bitirdiği rivayet edilir.[1]
Diyarbakır’ın hakimiyetinin Musullu Türkmen Beyi Emir Bey’e verilmesi ve onun da Safeviler ile yakınlaşmasından rahatsızlık duydu. Kudüs yoluyla Mısır’a geçti.
Kahire’ye daha önce yerleşen halifesi Timurtaş vasıtasıyla Memluk Sultanı Kansu Gavri’den de ilgi gördü. Kansu Gavri, Gülşeni için Kubbetü’l-Mustafâ adlı bir zaviye tahsis etti; buraya gelip kendisini ziyaret etti ve Kahire’ye davet etti. Kahire’de bütün camileri dolaşıp Müeyyediyye Camisi’nde çile çıkartan Gülşeni, buraya yerleşti.[3]
Mısır’ı fetheden Osmanlı Sultanı Yavuz Sultan Selim de Kahire’ye geldiğinde kendisine hürmet etti; Müyyediye Camisi'nde ziyaret edip, caminin karşısındaki arsayı hibe etti. Arsanın üzerine Gülşeniyye Âsitânesi olarak bilinen dergah yapıldı. 1519-1524 yılları arasında inşa edilenve Kahire’de daha önce benzeri bulunmayan bu yapı, Osmanlılar’ın Mısır’da yaptıkları ilk dini yapıdır.[4]
Kanuni döneminde Mısır valisi Hain Ahmed Paşa isyanı bastırıldıktan sonra geniş yetkilerle Mısır’a gönderilen Pargalı İbrahim Paşa, Gülşeni’nin kendisini ziyaret etmeyip oğlu Ahmet Hayali’yi göndermesini saygısızlık kabul etti.[2] Gülşeni ve müridlerince ikinci bir isyan çıkarılacağı endişesiyle Gülşeni’ye karşı cephe aldı ; Padişah’tan Gülşenî’nin İstanbul’a çağrılarak sorguya çekilmesini emreden bir irade almayı başardı.[3] Oğlu Ahmed Hayâlî ve iki halîfesiyle İstanbul’a geiden Gülşenî, Celâlîzâde Mustafa Bey’in yardımları ile aklandı.[3] İstanbul’da kaldığı süre içinde, Çıkrıkçılar baındaki Atik brâhîm Paa Camii’nde vaazlar verdi ve İstanbul’da şöhreti yayıldı.[1] Kendisinden memnun olan Kanuni gözlerini tedavi ettirdi ve Mısır’a gitmek üzere İstanbul’dan ayrılacağı sırada da onuruna sarayda bir ziyafet verdi. Gülşenî ziyafet sonrası Beyazıt Camii’nde bir veda konuşması yaptıktan sonra halifesi Hasan Zarifi’yi İstanbul’da bırakarak Mısır’a döndü. Onun İstanbul’a gelişi, Tanzimat devrinde yazılan ilk tiyatro eseri olan “Hikaye-i İbrahim paşa ve İbrahim Gülşeni” adlı oyuna konu olmuştur.[2]
Mısır’a döndükten sonra beş yıl daha yaşadı 23/24 Nisan 1534’te hayatını kaybetti. Gülşeniyye Âsitânesi’ndeki türbesinde defnedildi. Ölümü üzerine birçok mersiye yazılmıştır.[3]
Eserleri[değiştir | kaynağı değiştir]
Türkçe Divan, Türk dilinin özelliklerini yansıtması bakımından önemli görülen bu eser, yirmidört birinin üzerinde beyit içerir. Yunus Emre ve Nesîmî’nin şiirlerinin etkisi görülür.
Pend-nâme, sade bir dille tasavvufi konuların işlendiği Türkçe manzum eser
Tahkîkat-ı Gülşenî, tasavvufi konuları işleyen Türkçe mensur eser. İbrahîm Gülşenî tarafından mı yoksa onun görüşleri istikametinde bir mürîdi tarafından mı yazıldığı belirsizdir.
Râ-znâme, mesnevi tarzında Türkçe eser.
Kıdem-nâme, mesnevi tarzında Türkçe eser.
Çobannâme, Mevlânâ’nın Mesnevî’sindeki “Mûsâ ile Çobân” kıssasını işleyen Türkçe eser.
Arapça Divan, İbn-i Fârız’ın “Kaside-i Tâiyye” ’sine nazîre olarak yazdığı 10 bin beyitlik Arapça Divân.
Manevi , 40.000 beyitlik bu mesnevi Farsça olarak Mevlana’nın Mesnevi’sine nazire olarak yazılmıştır; en bilinen eseridir.
Farsça Divan, tasavvufi konuları işler; Mevlana etkisindedir.
Kenz’ül Cevâhir, tasavvufi konuları işleyen bin beş yüz beyitlik Farsça eser.

QAYNAQ

Writers:
The publishing year:
1996 (Anno Domini/AD)
Pages:
368
File Type:
PDF Document
Written or Spoken Language:
Türkçe

 Sayın oxucular!
Turuz sitesi bir kültürəl ocaq olaraq dilçiliklə bağlı qonulardan danışır. Bu sitə dilçiliklə bağlı dəyərli bilgilər verməkdədir.Dilimizin tarixi və etmolojisi sahəsində çalışan bu sitə, sözlərin kökü və etimolojisi haqqında, başqa sitələrdən dəyişik olaraq, eyləmlə(fe'l) bağlı anlamların açıqlayır.
Sitəmizdə dilçiliklə bağlı bir çox kitab,sözlük, yazılar əldə edib oxuyabilərsiniz. Umuruq ki bu sitə, siz dəyərli, sayın oxucular yardımıyla, dilçilik qollarının gəlişməsi, yüksəlişi yolunda bir addım götürəbilsin.
Bey Hadi ([email protected])
Təbriz