Bağış

Turuz masraflarını karşılaya bilmemiz için yeni yılda Turuza destek olmak için [email protected] ile irtibata geçin.

Bağışlarınızı bu E-postaya bildirin: [email protected]

Bank kart bilgileri:

6104 3373 5031 8547

Iran Millet Bank

Meşhur Rumeli Eyanlarından-Tirsinikli İsmayıl-Yılıq Oğlu Süleyman Ağalar Ve Alemdar Mustafa Paşa-İsmayıl Haqqı Uzunçarşılı-1942-352s

5726
0
2017/3/25
Number of votes 1
Voting results 6

Meşhur Rumeli Eyanlarından-Tirsinikli İsmayıl-Yılıq Oğlu Süleyman Ağalar Ve Alemdar Mustafa Paşa-İsmayıl Haqqı Uzunçarşılı-1942-352s

 

Alemdar Mustafa Paşa (1755, Hotin - 15 Kasım 1808, İstanbul), II. Mahmud saltanatında 29 Temmuz 1808 - 15 Kasım 1808 tarihleri arasında üç ay on sekiz gün sadrazamlık yapmış Osmanlı devlet adamıdır.
Rusçuk Ayanlığı'nı ele geçirmesi 
1755'te Hotin'de doğmuştur. Babası Hacı Hasan adında bir yeniçeri idi. Aynı ocağa kaydolup bölüğünün sancağını taşıdığı için "Alemdar" lakabı ile anılır olmuştu.
Balkanlar'da devam eden Rus ve Avusturya savaşları bölgede merkezi otoritenin kurulmasını hemen hemen imkansızlaştırmıştı. Sınırlarda düşmana karşı savunmanın ve bölge içinde asayişin sağlanması için devlete gayrimeşru güç odaklarına bağımlı ve muhtaç hale gelmişti. Başkentten uzak bölgelerde ve özellikle Balkanlarda, "ayan" adı verilen gayri resmi yörel güç odakları devlet idaresine ortak olarak ortaya çıkmıştı. Babıâli, sınırlar içinde asayişi sağlamak ve ortaya çıkan zorbaları ve eşkıyayı temizlemek için iktidarına ortak olan ayanlardan âsi olmayan ve hâlâ sadakatini sürdürenler ile temas kurup bunları polis gücü gibi kullanmaktan başka çare bulamadı. Hükümete bağlı olan ayanlardan biri de Rusçuk ayanı Tirsinikli oğlu İsmail Ağa idi.[1]
Alemdar Mustafa' da, Tirsinikli oğlu İsmail Ağa'nın maiyetine katıldı ve kısa sürede büyük yararlıklar göstererek Ağa'nın takdirini kazandı. Özellikle Tirsiniklioğlu İsmail Ağa 1797'de Pazvantoğlu Osman'ın hayli kalabalık ordusunu sadece 200 kadar adamıyla püskürtüp Rusçuk'u kurtarması, bir anda bölgede adının duyulmasını ve hükümette bile şöhret kazanmasını sağladı. Başarısından ötürü Silistre Valisi Gürcü Osman Paşa'nın teklifi üzerine "Hassa Hasekiliği" payesi verilerek ödüllendirildi. Pazvantoğlu'nun tenkili süreci içinde onu Tırnova hücumunda mağlup etmesi, sonra da eşkıya Manav İbrahim'i tepelemesiyle Alemdar Mustafa Tirsiniklioğlu İsmail Ağa'nın gözüne girdi. Önce onun yanında kapıcıbaşılığa yükseldi. 1804'te ise İsmail Ağa'nın teklifiyle Hacı Ömer Ağa'nın ölümü sonucu boşalan Hezargrad ayanlığına atandı.[1]
1806'da Tirsiniklioğlu İsmail Ağa bir suikaste kurban gitti. Alemdar Mustafa Ağa, efendisine yapılan suikast haberini alınca Rusçuk'a gidip asayişi sağladı. Rusçuk halkından aldığı destek ile İstanbul'a temsilciler gönderildi ve Alemdar Mustafa, Rusçuk'a ayan olarak atandı.[1]
Ayan olarak Rusçuk, Yergöğü ve Tuna sahillerinde Rus ilerleyişine engel olmak için tedbirler almaya çalıştı. Bölge tarımının gelişmesine çalışıp bu nedenle bölgede yeni su kanalları açtırdı. Çiftçiden alınan haraç gibi vergileri kaldırdı. Bu icraatı ile çift bozup bölgeden ayrılan köylüleri tekrar geri gelmeye teşvik etti.[1]
Ayan olarak isyandan vazgeçtikten sonra Vidin muhafızlığına atanan Pazvantoğlu Osman Paşa ölünce ayanı olduğu bölgelerde faydalı, adil ve itaatkar idaresi ile Osmanlı yüksek idarecilerini gözüne girdiği için vezirlik rütbesi ile Vidin muhafızlığı ile Silistre Eyaleti valiliğine getirildi.[1]
1806'da başlayan 1806-1812 Osmanlı-Rus Savaşı'nda önemli yararlıklar gösterdi. Rus Mareşali Mikelson'u bozguna uğratarak ordu içindeki şöhretini arttırdı ve Ruslar'a karşı direncin yeni umudu oldu.
Kabakçı Mustafa İsyanı ve Rusçuk Yaranı[değiştir | kaynağı değiştir]
1808 yılında Kabakçı Mustafa İsyanı çıktı. III. Selim tahttan indirildi ve IV. Mustafa tahta geçirildi. Bu isyanı tesvik edip idare edenler Nizam-ı Cedit reformlarını kaldırmaya yeltendiler. Olaylar üzerine İstanbul'dan Rusçuk şehrine kaçıp Alemdar Mustafa Paşa'ya sığınan reform yanlıları, Rusçuk Yaranı olarak anılan, bir gizli cemiyet kurarak Alemdar Mustafa Paşa'yı İstanbul'a gitmesi için teşvik ettiler.
İstanbul'a geliş ve yeni padişahın tahta geçirilişi[değiştir | kaynağı değiştir]
Ruslarla imzalanan bir ateşkes anlaşması yapılmıştı ama Silistre'de ordugahta bulunan "ordu" içinde yeniçeriler karışıklık çıkardılar. O kış için ordu niteliği kalmamış olan Osmanlı birlikleri başlarında Sadrazam ve Serdar-ı Ekrem Çelebi Mehmet Paşa olmak üzere Edirne'ye döndüler.[2]
Rumeli'de efektif devlet gücü 15,000'den fazla silahlı ve eğitimli Rusçuk milis askerine komuta eden Rusçuk ayanı Alemdar Mustafa Paşa elinde idi. İstanbul'dan kaçan eski Nizam-ı Cedid askerleri ve siyasiler ona sığınmışlardı. Bunlara arasında siyasi alanda ileri gelenler "Rusçuk Yaranı" adı verilen bir cemiyet kurmuşlardı. Bu gruba dahil olan eski sadrazam kethudası Refik Efendi İstanbul'a gelip padişaha yakın kişilerle görüşüp sonra'da şahsen padişah IV. Mustafa huzuruna çıkıp Alemdar Mustafa Paşa'nın padişaha bağlığını sunmak için İstanbul'a gelmesi için izin istedi. Ama bu izin verilmedi. Refik Efendi reisülkitaplığa tayin edilip Edirne'de bulunan Sadrazam Çelebi Mehmet Paşa yanına gönderildi.[3]
1808'de "Rusçuk Yaranı" çabalarıyla Alemdar Mustafa Paşa Rusçuk milis ordusuyla ortalığı fazla karıştırmadan Edirne'ye geldi. Sadrazam Çelebi Mustafa Paşa ve yanında ordu kalıntıları ile burada ordugahta bulunmaktaydı. Sadrazam Çelebi Mustafa Paşa da Alemdar'a katildi.
İstanbul'a giden yollar kapatıldı. 13 Temmuz'da Pınarhisar ayanı Uzun Ali Ağa emrinde milislere bağlı olan 300 süvari ile harekete geçip Rumelifeneri kalesinde oturmakta olan Kabakçı Mustafa üzerine yürüdü. Orada Kabakçı Mustafa hiç tedbirsiz ve habersiz olarak yakalanıp hemen öldürüldü. Milisler kaleyi ellerine geçirdiler. Fakat buna karşı Boğaz yamakları diğer kalelerinden getirdikleri toplarla karşı hücuma geçtiler. 14 Temmuz'da Rumelifeneri'nde çok şiddetli bir çarpışma başladı. Bu dört gün sürdü. Sonunda yenilgiye uğrayan yamaklar Rumelifeneri, Rumelikavağı, Sarıyer ve Yeniköy semtlerini yakıp yıkıp çekildiler ve bazıları kayıkla kaçmayı başardı. Bu çarpışma sonunda 300 kadar yamak ve 13 milis asker öldü.[2]
IV. Mustafa hazine vekili Nezir Ağa'yı Edirne'ye gönderip sadrazamı ve orduyu İstanbul'a çağırdı. Sadrazam Çelebi Mehmet Paşa orduyla gelmekte iken kendi milis kuvvetleri ile Alemdar Mehmet Paşa'da onunla beraberdi. İstanbul'dan gelen devlet erkanı sadrazam ve Alemdar Mustafa'yı İncirli'de karşıladı. Padişah IV. Mustafa orduda bulunan Sancak-ı Şerif'i karşılamak üzere İncirli ile Davutpaşa arasında Kırkavak mevkine gelmişti. Orada sadrazam ve Alemdar'ı huzuruna çağırıp onlarla görüştü. Sonra 19 Temmuz günü Alemdar Mustafa Paşa milisleri Çırpıcı Çayırına kamp kurdular. Sadrazam ise askerleri kışlalarına göndererek İstanbul'a konağına yerleşti. 21 Temmuz günü Alemdar'ın Rusçuk milisleri Alay Köşkü önünde IV. Mustafa'ya alay gösterildi. IV. Mustafa bundan sonra hemen Alemdar'ı sadık bir vezir olarak kabul eden ve onun tüm Balkanlarda Edirnekapı'dan Tuna boylarına kadar devlet temsilcisi ve serdarı olduğunu ilan eden bir hattı-hümayun hazırlayıp ona gönderdi.[2]
Ama 28 Temmuz 1808 günü Alemdar Mustafa Paşa Rusçuk milis kuvvetlerinden tüfekli Kırcalı askeri ile İstanbul'a girip Babıali'ye baskın yaptı. O sırada kıyafet değiştirip İstanbul'u tebdile çıkmış olan IV. Mustafa acele saraya döndü. Sadrazam Çelebi Mustafa Paşa'dan sadaret mühr-ü alındı ve hala serdar olduğu için ordugaha gönderildi.
Alemdar Mustafa Paşa milis birliklerinden müfrezeleri İstanbul'un her tarafına yerleştirdikten sonra 5-6 bin Kırcalı askeri ile Topkapı Sarayı'nı bastı. Devlet erkanı saraya çağrıldı Alemdar Mustafa Paşa, birlikleri ile Orta Kapı'dan girip, Akağalar Kapısı önündeki namazgaha oturdu. Sadaret mührünü oraya gelen silahtar ağaya teslim etti. Daha önce gelip saraya girmiş ve orada bulunan IV. Mustafa ile müşavere etmiş olan Şeyhülislam ve kızlar ağası ona çıkıp padişahın kendini sadrazam tayin etmek istediğini bildirdiler. Alemdar sabık padişah III. Selim'le görüşmek istediğini ve onun haremden dışarı çıkarılmasını istediğini söyledi. Şeyhülislam ve kızlar ağası tekrar hareme girdiler. Uzun bir müddet sonra kızlar ağası çıkıp III. Selim'in çıkmak istemediği haberini getirdi. Ama Alemdar ona III. Selim'i padişah yapmak istediğini açıkladı ve IV. Mustafa'nın kendi rahatına bakmasını istediğini söyledi. Kızlar ağası tekrar içeri girdi ve akağalar harem kapılarını kapadılar. IV. Mustafa tahttan inmeye yanaşmamaktaydı ve maiyetindekilerin tavsiyelerine uyarak III. Selim'in ve kardeşi Şehzade Mahmut'un bulunarak idam edilmelerini emretti. Böylece padişahlık hakkı olan yaşan tek Osmanoğlu hanedanı mensubu olacağını ve tahtta indirilemeyeceğini ummaktaydı. Bostancılar başlarında Başçuhadar Abdulfettah, Hazine kethüdası Ebe Selim, Hazine Vekili Nezir, Tebdil Hasekisi Hacı Ali ve Bostancı Deli Mustafa, III. Selim'in kaldığı daireye gittiler. Orada sabık sultanı görüp başını kılıç darbeleriyle ikiye yarıp öldürdüler. Anber Ağa ve cariyeler Şehzade Mahmut'u kaçırıp sakladılar. Alemdar, Babüssade kapısını kırdırmaya başlayınca akağalar korkup kapıyı açtılar. Alemdar, hareme girdi ve Arz Odası önünde tahta yeniden geçirmek istediği III. Selim'i beklerken onun ölüsü ile karşılaştı. Şehzade Mahmut bulunup getirildiği zaman hemen yeni padişah olarak ona biat etti ve cülus töreni hazırlandı.[2]
IV. Mustafa ise Bağdat Köşkü'nde tahttan inmediğini iddia edip bağırıp çağırmaktaydı. O, saray erkanı tarafından yatıştırılıp Harem;de kafes dairesine götürüldü. III. Selim'in katilleri yakalanıp önce fırın mahbesinde tutuklandılar ve sonra hepsi idam edildi.[2]
Sadrazamlık[değiştir | kaynağı değiştir]
II. Mahmud tarafından sadrazamlığa atanan Alemdar Mustafa Paşa ilk iş olarak III. Selim'in katlinde payı olanları cezalandırdı ve ele başlarını öldürttü. Eylül 1808'de İstanbul'a aralarında Serezli İsmail Bey, Kalyoncu Mustafa, Cebbarzade Süleyman Bey, Karaosmanoğlu vb Rumeli ve Anadolu ayanları çağrıldı. İstanbul şehri, ayanların milis güçleri ile doldu. Ayanlar Çağlayan Kasrı'nda bir "meşveret-i amme" denilen toplantıya katıldılar. Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa bu toplantıda konuşma yaparak merkezi hükümetin ayanların nüfuzlarını kendi bölgelerinde meşru olduğunu kabul edeceğini belirtti. Buna karşılık ayanlar padişahın her emrine uyacaklarına ve istenildiği zaman ona askeri yardım sağlayacaklarına söz vermeleri gerekmekteydi. 29 Eylül 1808'de bu koşullar bir belgeye konulup Sened-i İttifak adı verilen bu belge ayanlar tarafından imzalandı. Bu belge bir taraftan merkezi otoriteyi kuvvetlendirmekle beraber padişahın teorik mutlak iktidarına gölge düşürmekteydi. Aynı zamanda merkezi otoritenin askeri konularda bile ayanlara bağlı olduğunu içermekteydi.[4]
Nizam-ı Cedit ocağının yerine 14 Ekim 1808'de Sekban-ı Cedid adı verilen yeni modern ordu kurulduğu ilan edildi. Rusçuk Yaranı'ndan olan Behiç Efendi "Umur-i Cihadiye Nazırı" alarak Sekban-ı Cedid için mali kaynaklar bulmaya memur edildi.[5]
Kapıkulu ocaklarında asker olmayıp maaş alanları tespit edilip bunların "esame" adı verilen maaş cüzdanları toplanmaya başlandı. Para karşılığı elde edilen bir "esame cüzdanı"nı eline geçiren her kişinin üç ayda bir devlet hazinesinden ulufe alma hakkı bulunuyordu. "Umur-i Cihadiye Nazırı" olan Behiç Efendi'ye verilen bir diğer görev piyasa rayiç bedelini ödeyerek asker olmayanlardan eski "esame" cüzdanlarını toplamaktı. Böylece toplanan "esame" cüzdanları yakılarak defterlerde kayıtlı olan kapıkulu askeri sayısında azalma sağlandı ve böylece Sekban-ı Cedid kısmen finanse edildi.[6]
Ölümü 
Alemdar Mustafa Paşa'nın sadrazamlık döneminde İstanbul'da barınan adamlarının yağmalara karışması, halka Kabakçı Mustafa isyancılarını aratır olması halk arasında huzursuzluk yaratmış, ona olan güveni sarsmıştı.[2]
Sened-i İttifak ise II. Mahmud'a "padişahın otoritesinin kısıtlandığı" yönünde duyurulmuş, padişah paşaya karşı kışkırtılmıştı.
Alemdar Mustafa Paşa'nın Yeniçeriler'in "kendilerine alternatif olduğu düşüncesiyle" karşı çıktığı Nizam-ı Cedit'i (Sekban-i Cedit olarak farklı isimle de olsa) yeniden kurması, Yeniçeri ocaklarında yolsuzluk tespiti yapmaya kalkışması onların da düşmanlığını kazanmasına yetmişti.
Sonunda (15 Kasım - 18 Kasım 1808)'de ortaya çıkan Alemdar Vakası adı verilen yeniçeri isyanının ilk gününde isyancı Yeniçeriler, Alemdar'ın kalmakta olduğu Bâbıâli'yi bastılar. Sekbanların karşı koyması üzerine de ateşe verdiler. Saraydan yardım gelmeyince umudunu yitiren Alemdar barut mahzenini ateşleyerek içeri girmeye çalışan 1000'e yakın yeniçeriden 600 kadarıyla birlikte öldü.[6]
Yeniçeriler yangından sonra onun ölüsünü bularak günlerce İstanbul'da dolaştırdılar; sonra parçalayıp Yedikule dışındaki bir kör kuyuya attılar.[6] Alemdar'ın kemikleri Yeniçeri Ocağı'nın ilgasından sonra oradan çıkartılarak Yedikule surları civarına gömülmüştür. II. Meş­rutiyet'in ilanından sonra da Zeynep Sultan Camii haziresine nakledilmiştir.


QAYNAQ

 

The publishing year:
1942 (Anno Domini/AD)
Pages:
352
File Type:
PDF Document
Written or Spoken Language:
Türkçe

 Sayın oxucular!
Turuz sitesi bir kültürəl ocaq olaraq dilçiliklə bağlı qonulardan danışır. Bu sitə dilçiliklə bağlı dəyərli bilgilər verməkdədir.Dilimizin tarixi və etmolojisi sahəsində çalışan bu sitə, sözlərin kökü və etimolojisi haqqında, başqa sitələrdən dəyişik olaraq, eyləmlə(fe'l) bağlı anlamların açıqlayır.
Sitəmizdə dilçiliklə bağlı bir çox kitab,sözlük, yazılar əldə edib oxuyabilərsiniz. Umuruq ki bu sitə, siz dəyərli, sayın oxucular yardımıyla, dilçilik qollarının gəlişməsi, yüksəlişi yolunda bir addım götürəbilsin.
Bey Hadi ([email protected])
Təbriz