Turuz masraflarını karşılaya bilmemiz için yeni yılda Turuza destek olmak için [email protected] ile irtibata geçin.
Bağışlarınızı bu E-postaya bildirin: [email protected]
BTC: bc1q0lqs9dhsd6glk4hdslt83fwcrz9uvujk6lrcfl
USD(TRC20):TWrFZBWcvyDfQSA51cvXq52Es8VSHeFwQR
Bank kart bilgileri:
6104 3373 5031 8547
Iran Millet Bank
İkinci Şans-Üç Başqan Ve Krizdeki Süper Güc Amerika-Zbigniew Brzezinski-29s
İkinci Şans-Üç Başqan Ve Krizdeki Süper Güc Amerika-Zbigniew Brzezinski-29s
İKİNCİ ŞANS ÜÇ BAŞKAN VE KRİZDEKİ SÜPER GÜÇ AMERİKA - ZBIGNIEW BRZEZINSKI
1 Küresel Liderliğin Zorlukları
Tarihsel anlamda 15 yıl çok kısa bir süredir fakat yaşadığımız dönemde zaman inanılmaz bir
hızla ilerler hale gelmiştir. İşte bu nedenle Amerika’nın 1990’larda dünyanın tek süper gücü
olarak ortaya çıktığından günümüze kadar olan dönem hakkında stratejik bir değerlendirme
yapmak için erken değildir. Tarih boyunca tek bir güç hiçbir zaman bu kadar baskın olmamıştır.
İşte bu nedenle Amerika’nın uluslararası liderlik görevini sorumlu ve etkin bir şekilde
gerçekleştirip gerçekleştirmediği önemli bir sorudur. Sadece Amerikanın değil dünyanın
güvenliği ve refahı için...
ABD’nin ulusal güvenliğini korumak dışında dünyanın en güçlü ülkesi olarak öne çıkması
Washington yönetiminin 3 temel görev benimsemesini zorunlu kılmıştır:
1. Jeopolitik dengelerin sürekli değiştiği bir dünyada merkezi güç ilişkilerini idare etmek,
yönlendirmek ve şekillendirmekle birlikte işbirliğinin daha güçlü olduğu küresel bir
sistem yaratmak için duyulan isteği ulusal düzeyde yoğunlaştırmak.
2. Çatışmaları sınırlandırmak veya sonlandırmak, terörizme engel olmak ve kitle imha
silahlarının yaygınlaşmasını önüne geçmek; ayrıca sivil ihtilafların yoğun olduğu
bölgelerde kollektif barış koruma faaliyetlerini teşvik etmek.
3. Bazı kesimlerin yaşam koşullarında giderek kabul edilmez hale gelen olumsuzlukların
üstesinden gelmek için daha etkin politikalar geliştirmek; yeni yeni farkına varılan
çevresel ve ekolojik tehditlerle ortak mücadele edebilecek bir bilinç yaratmak.
Bu görevlerin herbirinin kapsamı o zaman olduğu gibi günümüzde de devasadır. Bunları bir
bütün olarak ele aldığımızda Amerika’nın idare etme becerisini zorlayan bir sınav gibidir.
Bu tarihi sınavın büyüklüğü akla başka sorular getirmektedir: ABD’nin ilk üç küresel lideri (G.
H. W. Bush, Bill Clinton ve G. W. Bush) bu yeni dönemi nasıl yorumladı? Onları yönlendiren
neydi? Stratejileri tutarlı mıydı? En fazla sonuç doğuran dış politika kararı hangisiydi? Dünyayı
daha mı iyi, daha mı kötü bir hale getirdiler? Dönemlerinin sonunda ABD’nin konumu güçlendi
mi, zayıfladı mı? Dünyanın ilk süper gücü olarak geçen bu 15 yıldan ilerisi için ne gibi dersler
çıkarılmalı?
Bu soruları akılda tutarak üç başkanı, tek bir süper güç, 15 yıl ve ABD’nin küresel lider olarak
performansı açısından karşılaştırmalı olarak incelemeye başlayıp Amerika’nın süper güç olarak
ortaya çıkmasından beri geçen süreçte ülke politikasını şekillendiren bürokratik ortamın kısa bir
özetini verelim:
Küresel liderlerden ilki George H. W. Bush, Çin Halk Cumhuriyetindeki gayrı resmi ABD
elçiliğinin yöneticisi, BM elçisi ve CIA müdürlüğünü geride bırakarak başkanlığa dışişleri
konusunda ciddi bir birikimle geldi. Ne yapmak istediğini biliyordu ve ulusal güvenlik danışmanı
olarak kendi dünya görüşünü paylaşan, deneyimli ve uzman bir aile dostunu seçti.
İkinci küresel lider Bill Clinton’ın dışişleri konusunda deneyimi yoktu. Amerika’nın yeni rolü
hakkında zayıf sayılabilecek bir perspektifle göreve başladı. Seçim kampanyası boyunca altını
çizdiği gibi Clinton’ın önceliği önceki başkanların yıllardır ihmal ettiği içişlerine odaklanmaktı.
Dış politikanın önemi ikincildi. İşte bu nedenle Clinton’ın ilk başkanlık döneminde ne ulusal
güvenlik danışmanlığı ne de dışişleri bakanlığında etkin isimler göremeyiz. İkinci Clinton
dönemindeyse dış politika belirgin şekilde önem kazandı. En önemli iki siyasi pozisyona çok
daha etkin isimler getirildi. Başkanın kendisi de dışilişkilerle birebir ilgilenmeye başladı.
Üçüncü küresel lider George W. Bush ilk etapta ulusal düzeyde saygınlığa sahip eski bir
generali dışişlerinin başına getirdi. Fakat bu uzun sürmedi. 11 Eylül olayları ertesinde dışişleri
alanındaki rehavet havası aniden dağıldı. Bu noktadan sonra dış politika ulusal güvenlik
danışmanından başkan yardımcısına ve konuya odaklanmış Beyaz Saray ve Savunma Bakanlığı
yetkililerinden oluşan bir gruba kaydı. Bu grup başkanlarını “savaşan bir ulusun” kumandanı
olarak yeniden şekillendirmeye yardımcı oldu. Bu eğilim Bush’un ikinci başkanlık döneminde de
devam etti. Colin Powell’ın yerine Condoleezza Rice’ın gelmesi Dışişleri Bakanlığının karar
verme mekanizmasındaki stratejik rolünü güçlendirdi.
3
Bu gelişmeler ulusal güvenlik alanında büyük değişimlere neden olmuş ve bunların bazıları çok
tartışmalı anayasal sonuçlar doğurmuştur.
Amerika’nın Soğuk Savaşı kazanması sonrasındaki dönemde seçilen başkanların üçü de
dünyanın en önemli oyununda kilit rol almış ve her başkan bu oyunu kendi tarzında oynamıştır.
Bu aşamada şunları söylemek yeterli olacaktır:
I. Küresel Lider aralarında en deneyimlisi ve diplomatik anlamda en beceriklisiydi ancak
çok sıra dışı bir tarihi dönemde değişim yaratacak cesaretli bir vizyondan yoksundu.
II. Küresel Lider en akıllısı ve geleceğe dair vizyonu en geniş olandı ancak Amerikan’ın
İkinci Şans-Üç Başqan Ve Krizdeki Süper Güc Amerika-Zbigniew Brzezinski-29s | |||
---|---|---|---|
Okuma
İndir
Turuz hayatta kalmak için, Yardım Edin |
|||
Boyut: 343.5 KB | Dosya Türü : Pdf | İzlenme Say : 276 | Başarısızlık Raporu |