Turuz masraflarını karşılaya bilmemiz için yeni yılda Turuza destek olmak için [email protected] ile irtibata geçin.
Bağışlarınızı bu E-postaya bildirin: [email protected]
BTC: bc1q0lqs9dhsd6glk4hdslt83fwcrz9uvujk6lrcfl
USD(TRC20):TWrFZBWcvyDfQSA51cvXq52Es8VSHeFwQR
Bank kart bilgileri:
6104 3373 5031 8547
Iran Millet Bank
Türkmen_Edebiyati_Yazbalari_Sehra_Dergisi_Ebced_43s
TÜRKMEN YAZBALARI
(Edebiyyati)
Sehra Dergisi
ebced
TÜRKMEN EDEBİYATI
Yard. Doç. Dr. Mehmet KARA
XI. asırda Oğuzların batıya doğru giderken geride bıraktıkları boylardan oluşan Türkmenler, yazılı edebiyatlarının ortaya çıkışı(XVIII. yüzyıl)'ndan önce zengin halk edebiyatı mahsullerine sahiptiler. Bunlar, destanlar, masallar, atasözleri, bilmeceler ve türkülerdi. Hepsinde halkın hayat tarzı, işleri, örf ve âdetleri gibi konular işlenmiştir.
Türkmen destanları hem nazım hem de nesirle ifade edilmiş, destan kahramanlarının iç dünyalarına önem verilmiştir. Bunların başlıcaları, Göroğlı, Hüyrlukga Hemra ve Şasenem Garıp'tır. Göroğlı'nın Türkmenler arasında yayılması, psikolojik olarak onlarda derin tesirler bırakmış; kahramanlık, vatanperverlik ve mücadele hislerini kuvvetlendirmiştir.
Masallar, genellikle tipik Türk masallarının özelliklerini taşırlar. Kahramanların en küçüğü, karakterce diğerlerinden daha kuvvetli ve beceriklidir. Hayvanlar, masallarda büyük rol oynarlar ve çoğunda konuşurlar. Tipler, çok kuvvetlidir. En fazla kullanılan sayı, "yedi" ve "kırk"tır.
Türkmenler, zengin bir atasözü hazinesine sahiptirler. Hayat felsefeleri, kısa cümleler içerisinde çok güzel bir şekilde özetlenmiştir.
Bilmecelerde genellikle Türkmenlerin kendi hayatlarında kullandıkları şeylerin isimlerine yer verilmiştir.
Türkmen halk edebiyatında en geniş yeri tutan türküler, asırlar boyunca ozanlar tarafından söylenegelmiş; hepsinde sevgi, kahramanlık, tabiat güzelliği ve hayvanlara, özellikle atlara, geniş yer verilmiştir.s
Türkmen yazılı edebiyatının ortaya çıkışından önce kaleme alınmış kaynaklardan olan Dîvânü Lûgati't-Türk'te, Kıpçak gramer ve sözlüklerinde (meselâ Bülgatü'l-Müştâk) Türkmence unsurlardan bahsedilmektedir. Ebu'l-Gâzî Bahâdır Han'ın XVII. asırda yazmış olduğu Şecere-i Terâkime adlı eserde üç Türkmence şiir bulunmaktadır.
Türkmenler, 1928'e kadar Arap alfabesine dayanan bir yazı sistemi kullanmışlar, 1928'de Lâtin esasına dayanan bir yazı sistemini kabul etmişler, 1940'ta Rus (Kiril) alfabesine geçirilmişlerdir. Türkmenistan Meclisi, 12 Nisan 1993 tarihinde aldığı bir kararla Lâtin alfabesini esas alan yeni Türkmen alfabesine geçmeyi kabul etmiş; bu alfabe 1 Ocak 1996 tarihinden itibaren resmen kullanılmaya başlanmıştır.
Türkmen edebiyatının tarihini dört devreye ayırarak inceleyebiliriz:
1. Rus İstilâsına Kadar Türkmen Edebiyatı
Türkmencenin gelişmesinde Mahtumkulu'nun (1733-1783) önemli rolü olmuştur. Aynı zamanda devrinin oldukça münevver ve düşünceli bir şahsiyeti olan büyük Türkmen şairi Mahtumkulu, şiirlerini Türk, Arap ve Fars dilleriyle yazılmış kaynakları inceleyerek meydana getirmiştir.
Şairin vatan sevgisi ve kahramanlık temalarını işlediği şiirlerinin hemen hepsi, kendi devrinin tarihî olaylarıyla alâkalıdır. "Çovdurhan Üçiin", "Öñi Ardı Bilinmez", "Neylääyin" gibi şiirlerinde bunu görmek mümkündür. Ayrıca bu temalarla yazdığı şiirlerde Göroğlı destanının etkisi görülür. Özellikle "Gidici Bolma" (Gidici Olma) adlı şiirinde bu durum çok belirgindir.
Yurdu mamur hâle getirme çabalarını ve Türkmen halkının birbirleriyle kardeşçe yaşaması arzusunu "İil Yağşı" (Millet İyi), "Döker Bolduk Yaaşımız" (Döker Olduk Göz Yaşımızı), "Gidici Bolma", "İil Bileni", "Gımmat Yağşıdır" (Kıymet Güzeldir), "Depe Nedir, Düz Nedir" gibi şiirlerinde dile getirmiştir. Türkmenlerde zaten var olan millet ve yurt sevgisini güçlendirmiş, kendi aralarındaki önemsiz çekişmeleri bırakıp dış düşmana karşı her zaman hazırlıklı olmalarını öğütlemiştir.
Mahtumkulu, kendisinden sonra yaşayan Seydî, Zelilî, Mollanepes, Mätäcî ve Talıbî gibi Türkmen şairlerine tesir etmiştir. Onun güçlü şiiri, sadece Türkmen şairlerine tesir etmemiş; Berdak, Acınıyaz, Günhoca ve Öteş gibi XIX. yüzyıl Karakalpak şairlerini de etkilemiştir. Mahtumkulu'nun şiirlerinin çoğunu Berdak ve Acınıyaz, Karakalpak Türkçesine aktarmışlar; bu şiirler, halk arasına yayılmış ve sonradan bazıları Karakalpak şairlerinin şiirleriyle karıştırılır hâle gelmiştir. Bunların çoğu, halk arasında Acınıyaz'ın ve Berdak'ın şiirleri olarak bilinmektedir. Şöhreti Karakalpaklar arasında yayılmış olan Mahtumkulu'nun şiirleri, Karakalpak düğünlerinin türküsü olagelmiştir.
XVIII. asırda Mahtumkulu'dan başka Dövletmämmed Azadî, Nurmuhammed Andalıp, Magrubî, Şabende, Gayıbî, Şeydayî gibi şairler yetişmiştir.
Medreselerde dinî eğitim görmüş olan Nurmuhammed Andalıp, Şabende ve Gayıbî üzerinde Hoca Ahmet Yesevî'nin tesiri vardır.
Dövletmämmed Azadî, Vağzı-Azaat adlı didaktik bir eser yazmıştır. Bu eserde, hükümdar olacak kimsenin özelliklerini ve devleti idare etmenin yollarını anlatmıştır. Azadî, kitabını yazarken gerektiği yerde Türk, Arap ve Fars kaynaklarına başvurmuştur. Firdevsî, Nizamî, Sadî, Nevayî gibi büyük şairlerin öğüt verici eserleri olan Şehname, Sırlar Hazinesi, Gülistan ve Hayretü'l-Ebrar’dan faydalanmıştır.
Nurmuhammed Andalıp, Leyli-Mecnun ve Yusup-Züleyha adlı destanları yazmıştır. Her ikisinin teması da aşktır. Oğuznama adlı manzumesinde ise, Oğuzların tarihi ve Oğuzlar hakkında anlatılan halk rivayetleri üzerinde durmuştur.
Andalıp, Nevayî'nin gazellerine "Ey Köñül", "Huub" (Güzel), "Oon Sekiz Yaaşındadır" tahmislerini; Fuzulî'nin gazellerine de "Yanmaz mı", "Aavaaralar" adlı tahmislerini yazmıştır.
Mağrubî, Seypelmelik-Methalcemaal (Melikin Kılıcı-Güzelliğin Övgüsü) adlı bir destan yazmıştır. Bu destanı kaleme alırken Türkmenlerin eski destanlarından ve XVI. asır Özbek şairi Meclisî'nin Seyfü'l-Mülûk (Meliklerin Kılıcı) adlı manzumesinden faydalanmıştır. Destanın teması aşktır.
Magrubî'nin Dövletyar adlı destanı ise, gerçek tarihî savaşlar, gerçek olaylar ve şahsiyetler üzerine kurulmuştur. Birbirleriyle dost olan Özbek ve Türkmenlerin, ortak düşmanlarına karşı birlikte verdikleri mücadeleler anlatılmıştır. Eserin baş kahramanı Dövletyar, Özbeklerin tarihî şahsiyetlerinden biridir. Şair; "Gaytğıl" (Geri Dön), "Vatanım Gaaldı" gibi şiirlerinde de tarihî vakalarla ilgili meseleler üzerinde durmuştur.
XIX. yüzyılda yetişen şairler şunlardır: Seydî, Zelilî, Mollanepes, Mätäcî, Talıbî, Kemine, Aşıkî, Abdısetdar Kazî, Misğinğılıç, Ketibî, Dosmämmet ve Mollanepes'in oğlu Muhammetrahim.
Seydî ve Zelilî birbirleriyle dost şairlerdir. Zelilî, bir müddet Hive'de göz hapsinde tutulur. Hive hanına karşı büyük öfke besler. Kendi halkına olan hasreti ise, günden güne alevlenir. Şairin, arkadaşı Seydî'ye yazdığı mektuplarda bunu görmek mümkündür.
Her iki şair de Türkmen halkının namus ve şerefiyle yaşaması için mücadele etmişlerdir.
Seydî, sevgilisi Hatıca hakkında "Naar Hatıca", "Soltaan Hatıca"; Zelilî de sevgilisi Döndi hakkında "Gelyäär" (Geliyor), "Döndi Haanım" gibi şiirler yazmışlardır.
Mollanepes, Zöhre-Tahır adlı destanı yazmıştır. Bu destanın kahramanları, akıl almaz yiğitlikler gösterirler.
Mollanepes, Mahtumkulu'dan sonra aşk temasının en usta şairidir.
Kemine de aşk temasıyla "Oğulbike", "Akmeñli", "Oğulbeğ", "Oğulmeñli", "Selbinyaz" gibi şiirler yazmıştır.
XIX. asrın sonlarında ve XX. asrın başlarında ise, Türkmen edebiyatını şu şairler temsil etmişlerdir: Dovan, Gara, Yağmır, Guba, Durdı, Oraz, Dövletmämmet Balğızıl, Bayram Şahır, Molladurdı, Mämmedoraz, Körmolla, Abdırazak, Zinharî, Baylı Şahır, Muhammetğulı Atabayev.
2. Rus İstilâsının Başlangıcından İkinci Dünya Savaşına Kadar Türkmen Edebiyatı (1917-1941)
Rus istilâsının başladığı yıllarda vatanperver Türkmen şair ve yazarları, kalemleriyle Ruslara karşı savaşmışlardır. Bunların en meşhurları, Gökdepe'deki Rus katliamını şiirleriyle dile getiren Gayıpberdi, Misğinğılıç (Mollağılıç) ile Türkmenistan'ın ve Türkmenlerin istiklâli için şiirleriyle mücadele eden Abdulhäkim Gulmuhammedov, Körmolla, Berdi Kerbabayev, Garaca Burunov, O. Vepayev ve Amandurdı Alamışev gibi kimselerdi. Vatanın istiklâli ve milletin hürriyeti için verdikleri mücadelelere, bütün baskılara rağmen, 1930'a kadar devam etmişlerdi. Ancak 1930'dan sonra rejimin baskısı artmış, vatansever şair ve yazarlar eserleriyle birlikte bir bir yok edilmişlerdir. Daha sonra başlatılan propaganda ile bu Türkmen şair ve yazarlarının birer ayrılıkçı burjuva milliyetçisi oldukları söylenmiş, 1934 yılında düzenlenen birinci Sovyet Yazarları Kongresi'nde yerilmişlerdir.
Eli kalem tutan kıymetli insanların yok edilmesiyle Türkmen millî kültürüne büyük bir darbe indirilmiştir. Sonradan içinde vatan ve hürriyet aşkı bulunan birkaç şair ve yazar yetişmişse de bunların seslerini duyurmaları mümkün olmamıştır.
Devrin başına doğru, Türkmenistan'a gelen yabancıların dil yönünden zorluk çekmemesi için Türkmenceyi öğretmeye yönelik kitaplar ve sözlükler yazılmıştır. Belli bir amaç için yapılan bu çalışmaların ilmî değeri olmadığı gibi Türkmenceye zararı bile dokunmuştur.
1920'de Türkmenistan gazetesi yayımlanır. 1922 yılından itibaren Türkmence dergiler ve okul kitapları neşredilmeye başlanır. Türkmen Dili adlı dergide ve okul kitaplarında halk edebiyatı mahsullerinden olan bilmecelere ve atasözlerine yer verilir. Mahtumkulu, Mollanepes ve Kemine gibi klâsik şairlerin şiirlerinden örnekler yayımlanır.
1925'ten sonra gazete ve dergilerin sayısı artar. Çıkarılan gazete ve dergilerde şair ve yazarlar tarafından kaleme alınan hikâye ve şiirler yayımlanır. Bu konuda Türkmenistan gazetesinin; Tokmak, Türkmen Medeniyeti ve Pioner dergilerinin önemli rolü olmuştur.
Bu yıllarda Türkmen edebî dili meselesinde Türkmen aydınları arasında görüş farklılıkları vardı. A. Gulmuhammedov, Türkmenlerin aslının Oğuzlar olduğunu söylüyor ve bu yüzden edebî dil için Türkiye Türkçesinin esas alınması gerektiğini düşünüyordu. F. Ependizada, bu fikri destekliyor, Türkmencenin fazla işlenmiş bir dil olmadığını, bu yüzden edebî dil için esas alınmaması gerektiğini vurguluyordu. O. Vepayev, her ikisine de karşı çıkıyor ve Türkiye'deki Türkleri Türkmen olarak kabul ediyor ve edebî dil meselesinde Türkmencenin kendisinin esas alınması gerektiğini ileri sürüyordu.
Daha sonraki yıllarda, Türkmenistan topraklarında konuşulan büyük yedi ağızdan ikisi olan Yomut ve Teke ağızlarının özellikleri esas alınarak Türkmen edebî dili meydana getirilmiştir. Her biri, onu konuşan aşiretin adıyla anılan bu ağızların diğerleri; Ersarı, Çavdur, Sarık, Salır/Salar ve Gökleñ’dir.
1926-27 yıllarında Türkmen klâsik şairleri Mahtumkulu, Seydî ve Zelilî'nin eserlerinden örnekler neşredilir. Bu örnekler, edebî mirası devrin insanına bir bütün olarak ulaştırmak için ilk denemelerdir.
1928-29 yıllarında Türkmen İlim-Edebiyat Cemiyetinin öncülüğüyle yapılan çalışmalar sonunda Arap asıllı alfabe bırakılır ve onun yerine Lâtin asıllı alfabe kabul edilir.
Otuzlu yıllarda Türkmen edebiyatı, sık görülen değişikliklerin, uzun süren tartışmaların arasında kalmakla birlikte az da olsa gelişme gösterdi. B. Kerbabayev, Hakııkat adlı denemelerini, A. Nıyazov, İñ Soñkı Giice (En Son Gece) adlı hikâye kitabını yazdı. Yeni yetişen şair ve yazarlar, çalışmalarını gazete ve dergilerde arka arkaya neşretmeye başladılar.
Bu devirde Türkmencenin terminolojisi, imlâsı ve cümle yapısıyla ilgili değişik tartışmalar olmuştur. Rus istilâsına karşı olan vatanperver fikir adamları, edebî dil meselesinde olduğu gibi bu konuda da farklı düşünüyorlardı. Rus ve diğer milletlerden kelime alınmasına karşı çıkıyorlar, ihtiyaç duyulan kelimelerin Azerbaycan Türkçesinden veya Türkiye Türkçesinden alınması gerektiğini savunuyorlardı. Tabiî bu görüşlerin karşısında olanların sayısı daha fazlaydı. Bu tartışmaların faydası olmakla birlikte, o devre ait metinler gözden geçirildiği zaman dilin imlâsında, cümle yapısında, kelime hazinesinde, terminolojisinde düzensizliğe ve dağınıklığa rastlamak mümkündür.
15 Mayıs 1937'de Yazarlar Genel Kongresi yapılır. Bu toplantıya Türkmen şair ve yazarlarından A. Nıyazov, Ş. Kekilov, N. Sarıhanov, D. Alıyev, A. Govşudov, H. Çarıyev, K. İşanov, A. Durdıyev gibi kimseler katılır ve çeşitli konuları yazmakla görevlendirilirler.
Neticede A. Durdıyev, Meret adlı uzun hikâyesini, A. Govşudov, Cuma adlı piyesini yazar. Ancak yazarların birçoğuna aldıkları görevleri yerine getirmek nasip olmaz. Bunun sebebi, O. Täçnazarov, H. Çarıyev, B. Kerbabayev, Ş. Kekilov, A. Nıyazov, H. Deryayev, R. Alıyev, G. Burunov gibi yazarların önce tutuklanması, bir müddet sonda da çoğunun yok edilmesidir.
Bu devirde Türkmen edebiyatı, A. Durdıyev'in Meret, Bağtlı Yiğit (Bahtlı Yiğit); A. Govşudov'un Vatan Oğlı, Cuma; B. Kerbabayev'in Ayğıtlı Äädim (Kararlı Adım) romanının birinci kitabı; G. Burunov'la B. Amanov'un Keymir Kör; T. Esenova'nın Şemşat gibi eserleriyle zenginleşti.
Rus ve Batılı şair ve yazarlardan A. S. Puşkin'in, L. Tolstoy'un, M. Gorki'nin, V. Mayakovski'nin, Shakespeare'in, Cervantes'in eserleri Türkmenceye tercüme edilir.
Ayrıca edebî mirasın araştırılmasına büyük önem verilir. Mahtumkulu, Kemine, Mollanepes ve Zelilî hakkında birçok makale neşredilir.
1940 yılında İkinci Yazarlar Kongresi düzenlenir. Bu kongrede, Türkmen edebiyatının nesirde, şiirde ve tiyatroda gösterdiği gelişmeler üzerinde durulur. Bazı eksikliklerin bulunduğu ifade edilir. Genç şair ve yazarların gevşek olduğu söylenir. Bir an önce buna çare bulunması istenir.
Dramda bazı gelişmeler olmuştur. Tiyatro repertuvarında A. Govşudov'un Cuma; A. Garlıyev'in Aayna; G. Burunov'la B. Amanov'un Keymir Kör gibi eserleriyle Gogol'un Derñevçi (Müfettiş), Öylenmek (Evlenme); M. Gorki'nin Duşmaanlar (Düşmanlar); C. Cabbarlı'nın Oot Gelni (Ateş Gelini); G. Dimvani'nin Naamıs (Namus); Shakespeare'in Otello; Schiller'in Galtamanlar (Haydutlar) gibi eserleri vardı.
Bu dönemde N. Sarıhanov'un "Soñkı Öy" (Sonuncu Ev) ve “Arzuv” (Arzu) adlı hikâyeleri; A. Nıyazov'un "İñ Soñkı Giice" (En Son Gece) adlı hikâyesi; T. Esenova'nın Şemşat ve G. Burunov'la B. Amanov'un Keymir Kör adlı eserleri Rusçaya tercüme edilir.
Dönemin sonuna doğru Türkmen okullarına Rusça dersi konur. Artık bundan sonra Rusçadan Türkmenceye, Türkmenceden de Rusçaya yapılan tercümelerin sayısı artacaktır.
3. İkinci Dünya Savaşı Yıllarında Türkmen Edebiyatı (1941-1945)
Türkmen şair ve yazarlarının birçoğu İkinci Dünya Savaşı'na katılır. Savaşa giden binlerce Türkmen genci arasında N. Sarıhanov, Ş. Kekilov, A. Nıyazov, Ç. Aşırov, Haldurdı Durdıyev, Pomma Nurberdiyev, K. İşanov, R. Alıyev, A. Kovusov, G. Gılıcov, Ahundov Gürgenli ve Annagulı Mämmetğulıyev de bulunmaktaydı. Adları okuyucular arasında bilinen B. Gurbanov, N. Cumayev, A. Nazarov ve S. Atayev de düşmana karşı yapılan öfkeli savaşlara katıldılar. Bunlardan N. Sarıhanov, Ş. Kekilov, Ata Nıyazov ve Ahundov Gürgenli katıldıkları savaşlarda öldüler. Hepsinin yaşları, otuz beşle kırk arasındaydı. Hayatlarının en verimli çağlarında ölmeleri, gelişmekte olan Türkmen edebiyatı için bir talihsizlikti. Bunun yanında savaşla birlikte işlenen konularda bir hayli zenginleşme görüldü.
B. Kerbabayev, birçok hikâye ve şiirinin yanında Aaylar adlı büyük eserini yazmıştı. Kerbabayev'in kendisi defalarca savaşan askerler arasına gidip gelmişti. Yazar A. Govşudov'un Mähri-Vepa (Aşk ve Vefa) adlı romanıyla "Gandım Aavçıınıñ Maşğalası" (Gandım Avcı'nın Ailesi) adlı tesirli hikâyesi, bu dönemde kaleme alınmıştır. Her ikisinde de savaşın izlerini görmek mümkündür. A. Kekilov, "Eğri Aazar, Doğrı Ozar" (Eğri Yoldan Çıkar, Doğru Öne Geçer), "Kavkaz" gibi şiirleriyle "Men Garrı Dääl" (Ben Yaşlı Değilim) adlı piyesini yazar. Ayrıca Söyği (Sevgi) romanının birinci kitabını yazmayı ve onu savaşla irtibatlandırmayı düşünür. D. Haldurdı, G. Seyitliyev, R. Seyidov, Ya. Nasırlı, Ş. Kekilov, Ç. Aşırov, B. Seytekov, B. Soltannıyazov vb. yazar ve şairler, ortaya koydukları sanat eserleriyle düşmanın yenilmesi gerektiği tezini savunurlar.
Bu devirde bazı genç şair ve yazarlar tanınmaya başladılar. Ata Atacanov, H. Ismayılov, Hasımgulı Gurbanov ve C. İlmıradov gibi gençler sanat çalışmalarına yeni başladılar ve bu işe dört elle sarıldılar. Çeşitli yerlerde çıkan gazetelerde şiirlerini ve yazılarını yayımlatıyorlardı.
İkinci Dünya Savaşı yıllarında Türkmen edebiyatının şiir kanadında kahramanlık ve vatan sevgisi ağırlıklı olarak işlenir. Klâsik Türkmen şiirinin temsilcileri olan Mahtumkulu, Seydî, Zelilî, Mollanepes ve Kemine gibi şairlerin eserlerinden de faydalanarak kahramanlık ve vatan sevgisi temalarını işleyen şairler, yeni yeni şiirler yazarlar. Belirli bir mana zenginliğine de sahip olan bu şiirler, yer yer evrensel özellikler gösterirler. Türkmen şairlerinin şiirlerinde Göroğlı'nın, Keymir Kör'ün, Manas'ın ve Alpamış'ın adları anılır. Bu devir Türkmen şiirinin coşkun ve ateşli kahramanları Göroğlı'yı andırmaktadırlar.
Şiirde görülen bu gelişmelere nesirde de rastlamak mümkündür. B. Kerbabayev'in "Atasınıñ Oğlı" (Babasının Oğlu), H. Ismayılov'un "Bääsdeşler" (Yarışçılar) adlı hikâyesinde savaşın izleri belirgindir. Bu eserler, devrin en iyi hikâyeleri olarak kabul edilmektedirler.
Bazı çocuklar, savaşta babalarını kaybetmiş; bazı gelinler kocalarını, kızlar da nişanlılarını yitirmişlerdi. Ismayılov'un İki Ataanıñ Bir Oğlı, Gopuzlıca Gıız; A. Nıyazov'un Oğulbossan adlı eserleri bu konuları işlemektedir.
Vatan sevgisi ve kahramanlık temalarını işleyen Biz Yeñeris (Biz Yeneriz), Biziñ Gahrımaanımız (Bizim Kahramanımız), Vatan Uğrunda, Yeñiş Yoolunda (Galibiyet Yolunda), Söveş Günlerinde (Savaş Günlerinde) vb. eserler neşredildi.
Bu devirde tercümeye de önem verilir. G. Orazov, birçok eser tercüme eder: A. Tolstoy'un Baatırlar (Yiğitler); M. Şolohov'un Yiğrenmeyi Övrenmeli (İğrenmeyi Öğrenmeli); B. Gorbatov'un Yeñilmedikler (Yılmazlar); K. Simonov'un Gündiizler ve Giiceler (Gündüzler ve Geceler); İ. Erenburg'un Yiğrenç (İğrenç); A. Gaydar'ın Timur ve Onuñ Komandası (Timur ve Ordusu) vb.
İkinci Dünya Savaşı'nın cephelerinde bulunan şair ve yazarlar, sıcak savaşı eserlerinde sanatlı olarak anlatmayı ihmal etmemişlerdir. O devir için bunun önemi büyüktü. Savaşı görmek, hatta yaşamakla yazılan eserler; daha etkili ve daha inandırıcı olmaktaydı.
Türkmen edebiyatı bu devirde, yukarıda sayılanların dışında B. Kerbabayev'in "Gurban Durdı" hikâyesi, Aaylar manzumesi, Vatana Söyği (Vatana Sevgi), Kim Kimi Söyyäär (Kim Kimi Seviyor), Doğanlar (Kardeşler), Ene (Anne) gibi tiyatro eserleri; B. Seytekov'un Cooralar (Dostlar) manzumesi; A. Kekilov'un "Vatan" şiiri; P. Nurberdiyev'in Vatançı Garrı (Vatansever İhtiyar) manzumesi, "Äädiğimiñ Yoolı" (Çizmemin Yolu), "Vatanıñ Naamısı" (Vatanın Namusu) şiirleri; N. Sarıhanov'un "Yağtılığa Çıkanlar" (Aydınlığa Çıkanlar), "Tääley" (Talih) adlı hikâyeleri, "Ene" (Anne) adlı denemesi; Haldurdı Durdıyev'in Ääden Äädimleriñ Äädikde Gaaldıırıs (Bastığın Ayakları Çizmede Bırakırız), Doostumıñ Yaadığäärliğine" (Dostumun Hatırasına), Maşat Giicesi, Gaçğak (Kaçak), Biinaamıs (Namussuz) adlı eserleri; Ç. Aşırov'un N. Şäherinde (N. Şehrinde), Duşmaanıñ Tılında (Düşmanın İzinde) manzumeleri, "Ermeni Gıızı" adlı şiiri; R. Seyidov'un Azatğul (Hür Köle), Vatançılar (Vatanseverler), Goç Yiğit Söveşde Belli (Koçyiğit Savaşta Belli) manzumeleri, “Uğratmak” (Göndermek), "Türkmen Halkına", "Garaşarın" (Beklerim) adlı şiirleri; G. Seyitliyev'in "Pogonlı Gözel" (Apoletli Güzel), "Halkım" gibi şiirleri ve Soltannıyazov'un "Kerim Doos" (Kerim Dost) adlı hikâyesiyle zenginleşmiştir.
İkinci Dünya Savaşı yıllarında edebî tenkit güçlenmiş, edebiyat öğretimine daha çok önem verilmiş, tercüme işi de gelişmesine devam etmiştir. R. Alıyev, A. Kekilov, B. Garrıyev, M. Köseyev, G. Ahundov vb. kişilerin edebiyat öğretimiyle ilgili makaleleri yayımlanır. Mollanepes'in Zöhre-Tahır’ıyla Ayğıtlı Äädim ve Mähri-Vepa gibi, Türkmen edebiyatının önemli iki romanı Rusçaya tercüme edilir.
4. İkinci Dünya Savaşından Sonra Türkmen Edebiyatı (1945 -1979)
1945-1955 yıllları arasında Türkmen halk şiirinin temsilcileri olarak Ata Salıh ve Durdı Gılıç'ı; yenilik edebiyatı temsilcileri olarak da B. Kerbabayev, G. Burunov, B. Seytekov, D. Haldurdı, A. Govşudov, A. Durdıyev, G. Seyitliyev, R. Seyidov, A. Kekilov, T. Esenova, B. Soltannıyazov, P. Nurberdiyev, R. Alıyev, Ya. Nasırlı ve K. İşanov'u zikredebiliriz. Ayrıca Ata Atacanov, Hasımğulı Gurbanov, Güseyin Muhtarov, Bekge Pürliyev, Mämmed Seyidov, Anna Kovusov gibi kâbiliyetli gençler anılmaya değer.
Bu dönemde edebî mirası öğrenme ve ondan faydalanma önemini korudu. “Yusup-Ahmet” destanı yayımlandı ve ilmî esaslara göre öğretilmeye başlandı. Yazar B. Kerbabayev, tiyatronun dram dalında birkaç eser verdi. Şiir de yazıyordu; ancak, yazdığı Ayğıtlı Äädim-1949 (Kararlı Adım) romanıyla nesirde daha başarılı olduğunu isbat etti. Ayrıca "Aysoltan-1949" hikâyesini yazdı.
A. Govşudov, nesirdeki başarısını arttırdı. Daha önce yazdığı Mähri-Vepa romanı üzerinde yeniden çalışıp hem Rusça (1948) hem de Türkmence (1949) olarak yayımladı. Aynı yazarın Köpetdağıñ Eteğinde adlı romanı, önce “Bahar Hoşğeldi” adıyla Sovyet Edebiyatı dergisinde (1947-1949) okuyucuya ulaştırıldı. 1952 yılında ise, kitap olarak yayımlandı.
B. Seytekov, çok sayıda şiir ve denemeyle Ooba Hekaayaları-1948 (Köy Hikâyeleri), Kitaabıñ Doostları-1950 adlı hikâye kitaplarını meydana getirdi.
G. Gurbansähedov'un eserlerinde de buna benzer yenilikler görülür. Yazar, aynı zamanda şiir yazmaya da devam eder.
H. Ismayılov'un Muğallımıñ Gıızı-1947 (Öğretmenin Kızı) adlı hikâye kitabı da savaştan sonraki dönemde nesrin gösterdiği gelişmeye bir örnektir.
R. Seyidov'un, D. Haldurdı'nın, G. Seyitliyev'in ve C. İlmıradov'un özlü çalışmalarıyla lirik şiirin iç kuruluşu gelişti ve yenilendi. Buna R. Seyidov'un Bağt İçinde-1946 (Baht İçinde); C. İlmıradov'un Gudok-1953 (Düdük) adlı eserlerini örnek olarak verebiliriz. R. Seyidov, şiirlerinde duyguları çok defa zengin bir şekilde canlandırır. Bahar-1946, Aavçı Atma Cereni-1952 (Avcı, Vurma Ceylanı) adlı eserlerinde bunu görmek mümkündür. Ayrıca şair, Mahtumkulu ve benzeri şairlerin eserlerinden faydalanmasını bilmiş, benzer sözlerin değişik şekillerde söylenmesiyle ortaya çıkan kafiyelere yaslanarak ahenkli bir şiir dünyası kurmuştur.
K. İşanov'un Adaalat Esğeri-1948 (Adalet Askeri); G. Gurbansähedov'un Soldatıñ Sözi-1946 (Askerin Sözü) gibi eserleri savaşla ilgili konuları işlemektedir. K. İşanov'un Yaaş Vatançı (Genç Vatansever) adlı hikâyesinde de bu konuya rastlamak mümkündür.
Çocuk edebiyatından söz açıldığında, B. Kerbabayev'in savaşın etkisiyle yazdığı çok sayıda hikâyesini hatırlamak gerekir. K. İşanov'un Yaaş Vatançı; H. Ismayılov'un Muğallımıñ Gıızı adlı hikâyeleri devrin çocuk edebiyatını birazcık olsun zenginleştirdi. Bu sahada A. Durdıyev'in Han Küyli-1948 (Han Hayalli) adlı eserini de anmak gerekir.
Tiyatro yazarları G. Muhtarov, G. Seyitliyev ve B. Pürliyev'in adları çok kimse tarafından duyulmaya başladı. G. Muhtarov'un yazdığı Allan Ağaanıñ Maşğalası-1947" (Allan Ağa'nın Ailesi) adlı eser, merkezî tiyatrolarda uzun zaman sahnelenmiş ve devlet ödülüne uygun görülmüştür. Söz konusu eserle, o zamanki Türkmen hayatının değişik yönleri canlandırılmıştır. Bunun dışında G. Muhtarov'la G. Seyitliyev'in birlikte yazdıkları Çopan Oğlı-1949 (Çoban Oğlu) adlı eserle Kümüş Gapırcak-1948 (Gümüş Kutu) ve Kelev Kilvaan-1948 (Akılsız Değirmenci) gibi eserler vardır.
Bu devirde D. Haldurdı'nın, G. Seyitliyev'in, R. Seyidov'un, P. Nurberdiyev'in, Ç. Aşırov'un, G. Gurbansähedov'un, T. Esenova'nın, Ya. Nasırlı'nın ve R. Alıyev'in sanatı güçlenir.
Kâbiliyetli gençlerden Ata Atacanov'un, A. Kovusov'un, B. Pürliyev'in sanat tecrübesi artarken, M. Seyidov, K. Gurbannepesov, A. Hayıdov, Ç. Gurbangılıcov, Bayram Gurbanov, Cuma İlmıradov, Şeher Borcakov, Durdı Baymıradov, Kakalı Berdiyev ve Narıman Cumayev'in adları da duyulmaya başlar.
Ata Atacanov, bir yandan sanattaki başarısını artırırken, bir yandan da Alma Yene Gülleyäär-1948 (Elma Yine Çiçek Açıyor), Türkmenistanıñ Baharı-1952, Aman Okuva Gidyäär-1953 (Aman Derse Gidiyor), İki Poema-1955 (İki Manzume), Lirika-1955 (Lirik Şiirler) gibi birkaç önemli kitap bastırır. Bu eserlerinde sevgiyi taze duygularla yoğurur.
K. Gurbannepesov ise İki Ayterek-1953, Meniñ Gözlerim Bile-1954 (Benim Gözlerimle), Ömrümde Bir Gezek Yalan Sözledim-1955 (Ömrümde Bir Defa Yalan Söyledim) adlı eserlerini yayımlar.
A. Hayıdov, Güle Meñzeş Gız-1955 (Güle Benzeyen Kız) hariç Buğday-1952, Şaalı-1955 (Pirinç), Gışıñ Haalısı-1955, Yaazıñ Sesi-1955 (Baharın Sesi) gibi eserlerinde özellikle tabiat güzelliklerini konu edinir.s
Baymuhammed Garrıyev, Aman Kekilov, Oraz Abdalov, Nagım Aşırov ve Ata Kerimov, edebiyatın çeşitli meseleleriyle ilgili makaleler yazdılar. Bunlardan A. Kerimov, Türkmen edebî tenkidinin gelişmesi için büyük çaba serfetti. Ömrünün sonuna doğru (1952-1954) bu konuda birçok makale yayımladı. Makaleleri biraraya getirilip Türkmen Sovet Edebiyaatı Ösüş Yoolunda (Türkmen Sovyet Edebiyatı Gelişme Yolunda) adıyla 1957 yılında neşredildi. Bu kitap, Türkmen edebî tenkidiyle ilgili ilk eserdir.
1956-1967 yılları arasında Türkmen edebiyatı, şekil ve muhteva yönünden gelişmesini sürdürür.
1956'ya kadar sadece üç roman yazılmıştı. Bunlar, B. Kerbabayev'in Ayğıtlı Äädim (Kararlı Adım); A. Govşudov'un Köpetdağıñ Eteğinde, Mähri-Vepa (Aşk ve Vefa) adlı romanlarıydı. 1956'dan sonra yazılan romanların sayısı yirmiyi buldu. Bir taraftan nesirdeki gelişmeyi de gösteren bu romanlara B. Kerbabayev'in Nebitdağı, Gayğısız Atabay; B. Seytekov'un Doğanlar (Kardeşler), Şaahıır (Şair), Çölüñ Yüreği; H. Durdıyev’in Ikbaal; G. Kulıyev'in Yovuz Günler (Kötü Günler); N. Pomma'nın Gatakar; B. Soltannıyazov'un Sumbar Akyaar (Sumbar Akıyor); Ya. Mämmediyev'in Ene Toprağı; N. Cumayev'in Ceyhun; B. Hudaynazarov'un Gumlular (Kumlular); G. Gurbansähedov'un Toylı Merğen (Toylu Nişancı); G. Kulıyev'in Yaanbermez Aljirli (Sözünün Eri Cezayirli), Gara Kerven (Kara Kervan) gibi eserleri örnek olarak verilebilir.
Romanda, sayıdan çok nitelik yönünden gelişme olmuştur. Devrin romanları incelenip daha önce yazılanlarla karşılaştırıldığı zaman, bu durum daha iyi anlaşılmaktadır. Romanlardaki kişilerle çeşitli insan tipleri canlandırılmıştır.
Yazılan bazı tarihî romanlarda vakalar gereğinden fazla uzatılmıştır. H. Deryayev'in Ikbaal romanıyla B. Seytekov'un Doğanlar adlı romanında bu durum özellikle belirgindir.
Vak’aları uzun, kişileri kalabalık olduğu için romana yaklaşan uzun hikâyede de romandakine benzer gelişmeler olmuştur. Bu sahada B. Seytekov'un Gıız Salğıdı (Başlık Parası), İlkinci Gün (İlk Gün); G. Gurbansähedov'un Çaakılık (Davetiye); B. Pürliyev'in Söyği Mukaamı (Sevgi Makamı); N. Cumayev'in Urış Oodı (Savaş Ateşi), Yeñiş Yılınıñ Hekaayatı (Galibiyet Yılı Hikâyeleri), Akmayaanıñ Yoolı (Akmaya'nın Yolu); B. Hudaynazarov'un Göreş Meydaanı (Savaş Meydanı); S. Atayev'in Kasam (Yemin) gibi eserleri önemlidir. Atayev, kitabında savaş konusunu derinlemesine işlemiştir.
Bu dönemde R. Gelenov ve B. Gulov'un adları başarılı hikâyeciler olarak duyulmaya başlar.
Yazarların birçoğu, romana veya roman gibi uzun hikâyelere yöneldiği için, kısa hikâye bu dönemde pek gelişemedi. Bunun yanında önceleri Türkmen hikâyeciliğinin gelişmesi için çaba gösteren B. Seytekov, N. Pomma, N. Cumayev, G. Gurbansähedov gibi tanınmış hikâyeciler, değişik konuda hikâyeler yazmaya devam etmişlerdir. B. Seytekov'un Deryaada (Irmakta), Gara Yılaan, Goñşı (Komşu); T. Tağanov'un Saltık Hakında Rovaayat (Saltık Hakkında Rivayet); N. Pomma'nın Gümmezden Çıkan Gıız (Kümbetten Çıkan Kız), Gıız Niirää Gitti (Kız Nereye Gitti); N. Cumayev'in Durmuşıñ Kaanuunı (Hayatın Kanunu), Naamıs (Namus), Yürekde Kirşen Çökmesin (Yüreğe Toz Konmasın); G. Gurbansähedov'un Galkınmak adlı eserleri anılmaya değer.
Kısa hikâyede, genç hikâyeciler B. Gulov ve Aşırberdi Kurt'un adlarını da anmak gerekir.
Uzun hikâyedeki gelişme, sonraları da devam eder. T. Tağanov, Dürler Hazıınası (İnciler Hazinesi); G. Gurbansähedov, Kırk Teññe (Kırk Para); N. Pomma, Seydî Hakında Söhbet (Seydî Hakkında Sohbet) adlı eserlerinde Türkmen klâsik şairleri Mahtumkulu, Kemine ve Seydî’nin hayatından; XVIII. ve XIX. yüzyıllarda Türkmen halkının çektiği çilelerden söz ederler.
Yakınlarını cepheye gönderenlerin içinde bulundukları durumu anlatan eserler de yazılmıştır. R. Gelenov'un Oğulay; R. Allanazarov'un Oobaamın Gıızı (Köyümün Kızı); T. Cumageldiyev'in Gelnece (Yenge) adlı eserleri bu türdendir.
K. Berdiyev, B. Atayev ve B. Övezov yazdıkları denemelerle nesrin gelişmesine katkıda bulunurlar. Daha önceki döneme göre deneme yazarlarının ve deneme türünde yazılan eserlerin sayısı artmıştır. N. Pomma ile R. Esenov da denemeciler arasına katılmışlardır. Hayatı iyi öğrenen bu deneme yazarları, insanların karşılaştıkları problemleri ve çözüm yollarını eserlerinde göstermeye çalışmışlardır.
Deneme dalında Ata Atacanov'un Meniñ Dövürdeşlerim (Çağdaşlarım); A. Kovusov'un Altın Depeler (Altın Tepeler); Ş. Borcakov'un Tolkunlı Yıllar (Dalgalı Yıllar) gibi eserleri vardır.
B. Kerbabayev, B.Seytekov, A. Kekilov, T. Esenova, A. Kovusov gibi yazarların Türkiye, İran, Arabistan, Afganistan, Hindistan ve Moğolistan gibi ülkelerin hayatından söz eden denemeleri önemlidir.
Şiirde de bazı gelişmeler olmuştur. Okuyucular, daha önceki yıllarda zahmet, aşk ve savaş temalarını işleyen şiirleri okuyabiliyorlardı. Bu temalara Türkmenistan dışındaki toplumların hayatını anlatan değişik temalar eklendi.
Daha önceki yıllarda kısa şiirler yazılıyordu. Artık uzun şiirler de yazılmaya başlandı. A. Kekilov, Söyği (Sevgi) adlı romanını şiirle yazdı. Ata Atacanov, Guşğı Galası" (Guşğı Kalesi) adlı uzun manzumesini kaleme aldı.
Zahmet ve aşk temaları iyice özleştirildi. Şairlerin bazısı, içinde yaşadıkları topluluğun yaşantısıyla ilgili şiirler yazdılar. Bunlardan biri olan Ş. Borcakov, petrolcülerin arasında iki yıl kadar yaşayıp onların hayatını gerçek yönleriyle anlatarak Goturdepe Depderi (Goturdepe Defteri) adlı şiir kitabını yazdı. Şair, bu eserinde hayatın acı ve tatlı yanlarını göz önüne serer ve canlandırdığı kişileri ruh dünyalarıyla birlikte okuyucularına vermeye çalışır.
Bazı şairler, insanoğlunun aya ayak basmasıyla ilgili şiirler ve türküler yazarlar. G. Seyitliyev, Ata Atacanov ve M. Garrıyev'in bu konudaki çalışmaları anılmaya değer.
Karakum Kanalı'nın çöle su indireceği ümidi şairleri etkilemiş ve bununla ilgili şiirler de yazılmıştır. Şair B. Hudaynazarov, çöle su getirmek için gayret eden insanların hâl ve hareketlerini yakından izler. Bunları iyi değerlendirmesi neticesinde okuyucuların hatırından çıkmayacak eserler meydana getirir. Gızğın Sähraa (Sıcak Çöl), Yaaşlık Biziñ Bilendir (Gençlik Bizimledir), Yerbent gibi manzumeleri buna birer örnektir.
Aynı konuda Ata Atacanov, Sallançağım Sähraa Meniñ (Salıncağım Sahra Benim), Ceñ Päälvaanıñ Arzuvı (Cenk Pehlivan'ın Arzusu); A. Hayıdov Suv (Su), Saalğım (Serap); A. Kovusov Yaaşıl Galam (Yeşil Kalem) adlı manzumelerini yazarlar. G. Seyitliyev, M. Seyidov ve K. Gurbannepesov gibi şairler de eserlerinde bu konuyu işlemişlerdir.
Türkmen şairleri, bu dönemde gezip gördükleri ülkelerle ilgili eserler de kaleme alırlar. Bu konuda R. Alıyev'in Türkiye, Fransa ve İtalya hakkındaki şiirleriniù içine alan Dünyää Ayağa Galyaar (Dünya Ayağa Kalkıyor) adlı eseriyle G. Seyitliyev'in Hindistanıñ Gülleri; A. Kovusov'un Türkiye Çöllerinde (?) adlı eserleri yazılmıştır.
A. Kovusov ayrıca İran, Afganistan ve Sovyet sınırları içerisinde kalan yerlerin hayatını anlatan şiirler de yazar. Kovusov'la Seyitliyev'in bu konudaki çalışmaları önemlidir.
Sevdikleriyle evlenmek istedikleri halde, ailelerinin engel olması yüzünden buna muvaffak olamayan gençlerin, anne ve babalarıyla yaptıkları mücadeleleri ve onların başından geçenleri anlatan şiirler de yazılır. Ç. Aşırov'un Yaaş Kilvaanıñ Yalñışı (Genç Değirmencinin Hatası); K. Gurbannepesov'un Ata ve Oğul (Baba ve Oğul); B. Seytekov'un Senemiñ Söyğüsinde (Senem'in Sevgisinde); B. Hudaynazarov'un Seniñ Yaaşlığıñ Bolupdı (Senin Gençliğin Olmuştu); Ata Atacanov'un İki Sallah Student (İki Bekâr Öğrenci); A. Hayıdov'un Ovadan Gıız (Güzel Kız); A. Kovusov'un İlkinci Söyği (İlk Aşk) adlı manzumelerinde bu konu işlenir.
Artık Türkmen şiirinin teması çoğalmış, niteliği artmış, duygu yönü zenginleşmiştir. Okuyucunun hafızasından silinmeyecek şiirler artmaya başlamıştır. Şairler, devir insanının duygularını güzel bir şekilde ifade etmeye çalışmışlardır. Eski şairler, canlandırdıkları tiplerin daha çok dış görünüşlerini ele alırken, yeni şairler, onların iç dünyalarına yönelmişler ve iç zenginliklerini vermeyi başarabilmişlerdir. İnsanların yalnızlığını anlatan şiirlerin sayısında artma olmuştur. Bu şiirlerde daha çok kişinin kendisi ve yaşadığı devir hakkındaki düşüncelerine yer verilmiştir.
Şairlerin iç diyalogları, duyguları ve düşünceleriyle yoğrulmuş lirik şiirlere artık bu dönemde çok rastlarız. G. Seyitliyev'in “Yürek Şaat” (Kalp Sevinçli); K. Gurbannepesov'un “Aat Dakılmadık Gahrımaanlar” (Atsız Kahramanlar), "Ata, Ene, Ömür Hakda" (Baba, Anne, Ömür Hakkında); A. Hayıdov'un “Ootlı” (Tren), "Insaanıñ Payhası Günsaayın Artyaar" (İnsan Düşüncesi Gündengüne Gelişiyor); M. Seyidov'un "Aatsız Goşğular" (Adsız Şiirler); A. Kovusov'un “Meniñ Kerim” (Benim Kerim); B. Hudaynazarov'un "Sunğat" (Sanat); Ata Atacanov'un “Muña Durmuş Diyerler” (Buna Hayat Derler), “Menem Aadam” (Ben de İnsanım) gibi şiirleri bunlara örnek olarak verilebilir. Adı geçen şiirlerin hepsinde, şairlerin devir hakkındaki duygu ve düşünceleri dile gelmiş; bu değerlendirmeler de lirik şiirde düşünce ahenginin güçlenmesine yardımcı olmuştur. Artık Türkmen şiiri yavaş yavaş çok sözlülükten ve gereksiz ifade unsurlarından kurtulmaya başlamıştır.
Tiyatro sahasında yazılan eserler, bu yıllara kadar kaleme alınanların sayısına eşittir. Bunlar, nitelik olarak da daha öncekilerden aşağı kalmazlar. G. Muhtarov'un Otuzuncı Yıllar; O. Akmämmedov'la G. Latfulli'nin Sekizinci Hazıına (Sekizinci Hazine); T. Tağanov'un Guyruksız Tilki gibi eserlerini güçlü tiyatro eserleri olarak kabul etmek gerekir.
Tiyatronun gelişmesine, nesir tarzında yazılmış eserlerin sahneye konulması da belli derecede etki etmiştir.
Türkmen klâsik edebiyatının temsilcilerinin hayatlarına yönelerek eser verme işi devam etmiş; B. Amanov, Mollanepes adlı kitabını yazmıştır.
Bunlardan başka bu sahada G. Kulıyev'in Yüreğe Emir Edip Bolmaz (Yüreğe Emredilemez); A. Esenova'nın Erkin Yürekler (Hür Kalpler); G. Muhtarov'un Hovplı Kök (Tehlikeli Kök), Dañ Atanda (Tanyeri Ağarınca); B. Soltannıyazov'la G. Batırov'un Solmaz; N. Geldiyev'in Sähraa Şemaalı (Çöl Rüzgârı); O. Akmämmedov'un Yalañaç Aadamlar (Çıplak İnsanlar); T. Tağanov'un İkinci Naharhaana (İkinci Yemekhane) gibi eserleri vardır. Bunların içerisinde Akmämmedov'la Muhtarov'un başarılı birer tiyatro yazarı olduğunu söylemek gerekir.
H. Ismayılov, daha önceki yıllarda çocuk edebiyatıyla ilgili eserler veren bir kimse olarak tanınmıştı. Bu dönemde çocuklara yönelik eser veren başka kişilerin adı da duyulmaya başlar. K. Tañrığulıyev, M. Garrıyev, A. Baymıradov, B. Gurbanov gibi kâbiliyetli yazar ve şairler iyi eserler vererek çocukları sevindirirler. Gencecik okuyucular için ardı ardına eser veren şairler M. Seyidov ve A. Hayıdov'un çalışmalarını takdirle anmak gerekir.
K. Tañrığulıyev, Süyci Bolyaar Ekip İyseñ, Mañlay Derin Döküp İyseñ (Tatlı Olur Ekip Yesen, Alın Terini Döküp Yesen); M. Garrıyev, Ussahaanada (Atölyede); A. Baymıradov, Oğlanlıkdan Oon Gün (Çocukluktan On Gün) adlı şiirlerini; B. Gurbanov, Çarva Merğeniñ Gürrüñi (Göçeri Nişancının Sohbeti) adlı uzun hikâyesini; A. Hayıdov, Yaaz Goşğuları (Bahar Şiirleri); M. Seyidov, Arzığülüñ Hiññildiği (Arzığül’ün Salıncağı); K. Gurbannepesov, Maşğala ve Mekdep (Aile ve Okul); A. Nazarov, Generalıñ Oğullığı (Generalin Evlâtlığı); A. Gurbanov, Tomus Günleriniñ Biirinde (Sıcak Yaz Günlerinin Birinde); N. Bayramov, Dövli Guyı (Devli Kuyu) adlı eserlerini yazmışlardır. Son üç eser, nesir tarzındadır.
Gerek şiirde, gerekse nesirde çocuk edebiyatının bazı eksiklikleri vardır. Yazarlar ve şairler, eserlerinde çocuğun hareketlerini ve içinde bulunduğu psikolojik durumları tabiî bir şekilde verememişlerdir. Tabiata ve hayvanlara yöneldikleri zaman da çocuğu unutmuşlar; onun dünyasıyla anlattıkları şeyleri özdeşleştirememişlerdir.
1968-1979 yılları arasında nesir gelişmesini sürdürür. B. Seytekov, Doğanlar (Kardeşler) adlı eserinin devamı sayılan Bedirkent romanını yazar. N. Cumayev, Velaayet (Vilâyet); A. Hayıdov, Düynki Aadamlar (Dünkü Adamlar); R. Esenov, Säherdääki Saalğımlar (Seherdeki Seraplar); Ya. Mämmediyev, Şapak (Şafak); G. Kulıyev, Emiiriñ İilçisi (Hükümdarın Elçisi); N. Cumayev, Aydoğdı Tahırov; S. Atayev, Gazap; A. Orazmıradov, Yerden Oot Çıkyaar (Yerden Ateş Çıkıyor) adlı eserlerini yazarlar. Bu eserlerin bazısında yine İkinci Dünya Savaşı konu edilir; ancak, daha önceki yazarlar, bizzat savaşa katılarak eserlerini kaleme almışlardı. Devrin romancıları, eserlerini belgelere dayanarak yazmışlardır.
B. Kerbabayev, Suv Damcası-Altın Däänesi (Su Damlası-Altın Tanesi) adlı eserinde, Karakum Kanalı'nı konu edinir.
H. Deryayev'in Harasaat (Kasırga), Mukaddes Oocak adlı eserleriyle Ata Atacanov'un Ööz Tanışlarım (Tanıdıklarım); B. Hudaynazarov'un Akar Suvuñ Aydımı (Akarsunun Türküsü); A. Hayıdov'un Million Äädim (Milyon Adım) adlı romanlarında hayatta görülen problemlerin çözümü için görüşler ortaya atılır. İleri sürülen bu görüşler, çözüm için zaman zaman faydalı olur.
Devrin Türkmen romanında birbirine benzer vakalar yerine, her romanda farklılık gösteren psikolojik tahlillere yer verilmiştir. B. Hudaynazarov'un Akar Suvuñ Aydımı adlı romanıyla N. Hocageldiyev'in Gülle Değen Sünbüller (Gülle Değen Sümbüller) adlı romanı bunun en güzel örneğidir.
Devrin devamında hikâye ve deneme dalları gelişme göstermiştir. Hikâyenin gelişmesinde ve etkili olmasında kardeş yazarlar Teşli ve Ardap Gurbanov'ların, R. Allanazarov'un, A. Atdayev'in rolleri olmuştur. B. Seytekov, “Sancı”, “Oobadaşlar” (Aynı Köyden Olanlar), “Dikdüşdi” (İnatçı), “Oğulbağt”, “Tapmaça” (Bilmece), “Hemmääniñ Üncüsi” (Herkesin Kaygısı), “Pervaana” (Pervane), “Tekepbir Gıız” (Kibirli Kız), “Yağtı Cahan” (Aydınlık Dünya) gibi hikâyelerini yazmıştır.
Bu devirde, nesirde adlarını yeni yeni duyuranlar şunlardır: A. Garayev, A. Allanazarov, Ş. Geldiyev, A. Orazmıradov ve N. Atdayev.
Türkmen tiyatrosu, yeni ve orijinal eserlerle repertuarını zenginletirmiştir. Tanınmış tiyatro yazarı G. Muhtarov, Kim Cenaayatkäär (Kim Cani), Soñkı Ok (Son Kurşun), Ovadan (Güzel) gibi eserlerini kaleme alır. T. Esenova, Gelin Gelyäär (Gelin Geliyor); G. Gurbansähedov, Dökülmedik Gaan, Taavus, Meñli (Benli), Hocanepes gibi eserlerini yazarlar.
Daha önceki dönemlerde usta şair olarak tanınan Çarı Aşırov, bu dönemde Iızçı (İzci) ve Garrı Serdar (Yaşlı Serdar) adlarıyla nesir tarzında iki eser verir. Şairlerin birçoğu da nesirle şiiri birlikte yürütürler. B. Hudaynazarov'un her iki türde de başarılı eserleri vardır. Şair A. Kekilov, Sıırılan Bulut (Sıyrılan Bulut) adlı romanını yazar. Bu roman, kendisinin ölümünden sonra birçok kısaltmalar yapılarak basılır. Şair olarak tanınan Çarı Aşırov, Ata Atacanov, Berdinazar Hudaynazarov, Allaberdi Hayıdov gibi kimseler de nesir tarzında eserler verirler.
Şairler nesir tarzına yönelseler bile, şiir bu devirde gelişmesini sürdürür. B. Seytekov, Bağdağül, Söyği Hasratı (Aşk Azabı) adlı eserlerini yazar. K. Gurbannepesov, Toprak, Menzil; B. Hudaynazarov, Ene Süydi (Anne Sütü); Ata Atacanov, Men Size Baryaan (Ben Size Gitmekteyim); M.Seyidov, Durun Mukaamı (Durun Makamı), Bahar Gündeliği, Bahar Bilen Duuşuşık (Baharla Karşılaşma); A. Kovusov, Yıllar Hem Tolkunlar (Yıllar ve Dalgalar), Baakı Diirilik (Ebedî Hayat); A. Omarova, Ömrümiñ Güli gibi eserlerle kendilerini gösterirler.
K. Gurbannepesov, epik şiiri bırakıp lirik şiir tarzına yönelir. B. Cüdiyev, İ. Hurıyev ve A. Gurbannepesov da ilk kitaplarını neşrederler.
Şairler, ellerinden geldiği kadar kahramanlarının iç dünyalarını vermeye çalışırlar. Şiirde duygu yönünden zenginleşme görülür.
Bu dönemde şair ve yazarların sanat yaşantılarından sözeden monografik eserler de yazılır. Nesrin, şiirin ve tiyatronun gelişim çizgileri gözden geçirilir. Bunların problemli yanları ortaya konulur ve çözüm yolları araştırılır. Türkmen edebiyatının tarihi etraflıca öğrenilmeye çalışılır. İlim adamları ve bu konuyla ilgilenenler, değişik makale ve kitaplar neşrederler. Bütün bunların neticesinde edebî tenkit türü gelişir.
Artık Türkmen edebiyatı, birçok yönden gelişme göstermiştir. Dünyada meydana gelen değişmelerin de etkisiyle şair ve yazarlar daha fazla kültürle tanışma imkânı bulacaklar; bu gelişme artarak devam edecektir.
Turkmen_Edebiyyati_Yazbalari_Sehra_Dergisi_Ebced_43s | |||
---|---|---|---|
Okuma
İndir
Turuz hayatta kalmak için, Yardım Edin |
|||
Boyut: 12.97 MB | Dosya Türü : Pdf | İzlenme Say : 1129 | Başarısızlık Raporu |