Bağış

Turuz masraflarını karşılaya bilmemiz için yeni yılda Turuza destek olmak için [email protected] ile irtibata geçin.

Bağışlarınızı bu E-postaya bildirin: [email protected]

BTC: bc1q0lqs9dhsd6glk4hdslt83fwcrz9uvujk6lrcfl

USD(TRC20):TWrFZBWcvyDfQSA51cvXq52Es8VSHeFwQR

Bank kart bilgileri:

6104 3373 5031 8547

Iran Millet Bank

Görünmez Komite-Yaklaşan Üsyan-Çev-R.Işıq Göngör-2012-149s

6014
0
2017/4/1
Oy Sayısı 1
Oy Sonucu 5

Görünmez Komite-Yaklaşan Üsyan-Çev-R.Işıq Göngör-2012-149s

Image result for Görünmez Komite-Yaklaşan isyan

 

"Son otuz yılın 'krizler'le geçmesine, işsiz kitlelere ve iyiden iyiye yavaşlayan büyümeye rağmen hâlâ ekonomiye inanmamızı bekliyorlar. Ekonominin krizde olmadığını, ekonominin kendisinin bir kriz olduğunu artık görmemiz gerek..."

 

Dünyanın üzerinde bir hayalet dolaşıyor: Paris ve Londra banliyöleri, Atina sokakları, Puerta del Sol ve Tahrir meydanları, "ekonominin kalbi" Wall Street... Yaklaşan İsyan, hepsini birleştiren ruhun manifestosu. "Demokratik" Fransa'da bir terör davasının "kanıtı" olarak sunulan bu kitap, çürüyen "medeniyetimizi", yaşadığımız yabancılaşmayı ve devrim ihtiyacını yedi halkada ele alıyor: Benlik, sosyal ilişkiler, iş ve çalışma, ekonomi, kent, çevre ve medeniyet.

 

Yaklaşan İsyan, ekonomistlerin, politikacıların, sosyologların, psikologların, 'önderlerin', 'akil adamların', 'kamuoyunun' ve hatta alternatif olma iddiasındaki 'sol geleneklerin' ne olup bittiğine dair geveleyip durdukları ezberleri bozarken, hepsinden daha parlak tespitleriyle çağımızın hakiki bir resmini sunuyor. Bilindik şeyleri duymaktan sıkılanlar Görünmez Komite'ye kulak vermeli...

 

11 Kasım 2008 gecesi Fransız polisi Tarnac köyünde kurulmuş bir komüne helikopterler ve köpekler eşliğinde bir baskın düzenleyerek komünde bulunanları yataklarından sürükleyerek gözaltına aldı. İçlerinden dokuzu "terör amaçlı suç örgütü kurdukları" iddiasıyla tutuklandı. Daha sonra Tarnac Dokuzlusu olarak isimlendirilen grup, 7 Kasım gecesi hızlı tren rayları sisteminin işletim merkezine düzenlenen ve nükleer enerji çöpü transferi de yapılan bu rayları kullanılmaz hale getiren sabotaj eylemini gerçekleştirmekle suçlanıyordu. Haklarında delil olmayan sekiz kişi kısa aralıklarla salınırken, 'Yaklaşan İsyan'ı yazmakla da suçlanan Julien Coupat, Mayıs 2009'a kadar tutuklu kaldı. İsim vermeyen ve kendilerini Görünmez Komite olarak adlandıran yazarların kaleme aldığı broşürün yayıncısı Eric Hazan da daha sonra "terörist faaliyetler" nedeniyle gözaltına alındı ve sorgulandı. Fransa'nın yanı sıra İspanya, ABD ve Yunanistan gibi başka ülkelerde de Tarnac Dokuzlusu'na destek grupları kurulurken, broşür de tüm Avrupa dillerine çevrildi ve büyük ilgi gördü.

----------------

Dünyanın üzerinde bir hayalet dolaşıyor: Paris ve Londra banliyöleri, Atina sokakları, Puerta del Sol ve Tahrir meydanları, "ekonominin kalbi" Wall Street... Yaklaşan İsyan, hepsini birleştiren ruhun manifestosu. "Demokratik" Fransa'da bir terör davasının "kanıtı" olarak sunulan bu kitap, çürüyen "medeniyetimizi", yaşadığımız yabancılaşmayı ve devrim ihtiyacını yedi halkada ele alıyor: Benlik, sosyal ilişkiler, iş ve çalışma, ekonomi, kent, çevre ve medeniyet. 

Yaklaşan İsyan, ekonomistlerin, politikacıların, sosyologların, psikologların, 'önderlerin', 'akil adamların', 'kamuoyunun' ve hatta alternatif olma iddiasındaki 'sol geleneklerin' ne olup bittiğine dair geveleyip durdukları ezberleri bozarken, hepsinden daha parlak tespitleriyle çağımızın hakiki bir resmini sunuyor. Bilindik şeyleri duymaktan sıkılanlar Görünmez Komite'ye kulak vermeli...


11 Kasım 2008 gecesi Fransız polisi Tarnac köyünde kurulmuş bir komüne helikopterler ve köpekler eşliğinde bir baskın düzenleyerek komünde bulunanları yataklarından sürükleyerek gözaltına aldı. İçlerinden dokuzu "terör amaçlı suç örgütü kurdukları" iddiasıyla tutuklandı. " Daha sonra Tarnac Dokuzlusu olarak isimlendirilen grup, 7 Kasım gecesi hızlı tren rayları sisteminin işletim merkezine düzenlenen ve nükleer enerji çöpü transferi de yapılan bu rayları kullanılmaz hale getiren sabotaj eylemini gerçekleştirmekle suçlanıyordu. Haklarında delil olmayan sekiz kişi kısa aralıklarla salınırken, 'Yaklaşan İsyan'ı yazmakla da suçlanan Julien Coupat, 2009 Mayıs'ına kadar tutuklu kaldı. İsim vermeyen ve kendilerini Görünmez Komite olarak adlandıran yazarların kaleme aldığı broşürün yayıncısı Eric Hazan da daha sonra "terörist faaliyetler" nedeniyle gözaltına alındı ve sorgulandı. Fransa'nın yanı sıra İspanya, ABD ve Yunanistan gibi başka ülkelerde de Tarnac Dokuzlusu'na destek grupları kurulurken, broşür de tüm Avrupa dillerine çevrildi ve büyük ilgi gördü.

--------------

görünmez komite imzalı, anti-kapitalist yapıt, türkçesi için ''yaklaşan başkaldırı,'' denilebilir. `tarnac 9'u olarak anılan gruptan coupat bunu yazmakla suçlanmış ve hapse atılmıştır.

 

metodu marksist olmakla birlikte, post-endüstriyel toplum eleştirisi paralelindedir. ingilizce çevirisi de var.

 

şurada selami ince'nin bu broşürle ilgili yazısı okunabilir.

 

yaklaşan isyan türkçe adıyla, raflarımızı süsleyen eser olmuştur. bizler de sayesinde heyecan içinde kargo beklemekteyiz.

bu kitap sayesinde gördük ki aynı heyecanı yalnızca biz yaşamıyormuşuz;

 

sel yayıncılık tarafından basımı yapılıp satışa sunulan kitaptır. kitapla ilgili etha'da çıkan yazı okunabilir.

 

"orta yerinde yaşadığımız bu yabancılar kalabalığını “toplum” diye nitelemek kavramı öyle bir gasp etmektir ki bir asırdır ekmek ve su kadar ihtiyaç duydukları halde sosyologlar bile artık kullanıp kullanmamakta tereddüt etmektedir. şimdilerde sanal yalnızlıklar arasındaki ilişkiyi ve de “mesai arkadaşı”, “bağlantı”, “ahbap”, “tanıdık” veya “flört” gibi başlıklar altında kurulan zayıf etkileşim biçimlerini tanımlamak için “ağ” imgesini tercih ediyorlar. bu tür ağlar kimi zaman iyice sıkışıyor, kodların dışında hiçbir şeyin paylaşılmadığı ve sürekli yenileri oluşturulan yeni kimliklerin tüketilmesi dışında hiçbir bir şeyin yapılmadığı ortamlar haline geliyor."

 

görünmez bir komite tarafından kaleme alınan elinizdeki bu kitap,

büyük çoğunluğu fransa’nın tarnac köyünde 11 kasım 2008’de tutuklanan

dokuz kişiye açılan “terör” davasının temel kanıtlarından biri

haline gelmiştir. söz konusu kişiler fransız ulusal demiryolu ağı üzerindeki

elektrik hatlarına düzenlenen bir sabotaja karıştıkları ileri

sürülerek “terör amaçlı yasadışı örgüt kurmak”la suçlandılar. bu dokuz

kişiyle ilgili yalnızca ikinci dereceden zayıf kanıtlar bulunmasına

rağmen, fransa içişleri bakanı, yazmakla suçlandıkları ve “terörizmin

el kitabı” olarak tanımladığı bu kitabı özellikle seçerek onları

gelişmekte olan aşırı-sol bir hareketle alenen ilişkilendirdi. aşağıda

kitabın metnini, hemen ardından da görünmez komite’nin tutuklamalardan

 

''neysem o’yum.” pazarlamacılığın dünyaya en son sunduğu şey bu, reklamcılığın gelişimindeki son aşama, bütün farklı olma tavsiyelerinin, “kendin ol”ların ve “pepsi iç”le-rin çok ötesinde bir söylem. şu an bulunduğumuz yere gelmemiz, ben=ben’in katıksız totolojisine ulaşmamız için kafa yoruldu yıllar boyu. adam jimnastik salonunda aynanın karşısına geçmiş koşu bandının üzerinde yürüyor. kadın akıllı arabasının direksiyonuna geçmiş işten dönüyor. acaba yolları kesişecek mi? “neysem oyum.” bedenim bana ait. ben benim, sen de sen ama yanlış giden bir şeyler var. kitlesel kişiselleşme. bütün koşulların bireyselleşmesi: hayatın, işin ve de sefaletin. yaygın şizofreni. azmış depresyon. ufacık paranoyak parçalar halinde atomlaşma. temasın histeriye yol açması. kendim olmak istedikçe daha büyük bir boşluk hissediyorum. kendimi ifade ettikçe içim daha da boşalıyor. kendi peşimden koştukça daha da yorgun düşüyorum. kendi’mize sıkıcı bir gişe filmi muamelesi yapıyoruz. tuhaf bir alışverişte kendi kendimizin temsilcisine, neticede bir uzvumuz kesilmiş hissi veren bir kişiselleştirmenin kefillerine dönüşmüşüz. az çok gizli bir beceriksizlikle iflas noktasına varıncaya dek kendimizi sağlama alıyoruz. bu arada, idare ediyorum. bir ben, benim bloğum, benim dairem arayışı, en son moda çer çöp, ilişki dramları, kim kimi sikiyor... “ben”e tutunmak artık hangi protezleri gerektiriyorsa! eğer “toplum” bu kadar soyutlamadan ibaret hale gelmesiydi, görünmeye devam etmemi sağlayan bir varoluşsal koltuk değnekleri, kimliğimin bedeli olarak üstlendiğim bağımlılıklar kümesi anlamına karşılık gelirdi. engelliler yarının örnek vatandaşlarıdır. onları istismar eden derneklerin engelliler için “asgari ücret” ödenmesini talep etmesi bir öngörüden yoksun değil.

 

sağda solda sürekli duyduğumuz “adam ol” buyruğu, bu toplumu gerekli kılan hastalıklı durumun sürmesini sağlıyor. güçlü ol emri, tam da kendisini sürdüren bir zayıflık üretiyor. işte bu yüzden her şey, hatta çalışma ve aşk bile, iyileştirici bir nitelik taşıyormuş gibi görünüyor. bütün bu karşılıklı söylediğimiz “ne var ne yok?” lafları, birbirinin ateşini ölçen hastalardan oluşmuş bir toplum olduğumuz izlenimini veriyor. toplumsallık artık duvarlardaki binlerce oyuktan ve sığınılabilecek binlerce sığınaktan oluşan bir şey. dışarıdaki sert soğuktan daha iyi olduğu kesin. ısınma bahanesinden başka bir şey olmadığı için her şeyin sahte olduğu bir yer. hep birlikte sessizce titreşmekle fazlaca meşgul olduğumuzdan hiçbir şeyin olmayacağı bir yer. yakın bir zamanda bu toplum, sadece hayali bir iyileşme uğruna çaba sarf eden tüm sosyal atomlarının gerginliğiyle bir arada tutulabilecek. akmayan gözyaşlarının devasa barajı sayesinde türbinleri çalıştıran, her daim taşma eşiğinde bir elektrik santrali bu toplum. “neysem o’yum.” tahakkümün bundan daha ma-sum tınılı bir sloganı olmamıştı hiç. benliğin daimi bir bozulma halinde, kronik bir çökmek-üzerelik halinde tu- tulması, günümüzdeki düzenin en iyi korunan sırrıdır. za-yıf, morali bozuk, kabahati kendinde arayan, sanal benlik, üretimdeki hiç bitmeyen yeniliklerin, hızla modası geçen teknolojilerin, sürekli altüst olan toplumsal normların ve genelleşmiş esnekliğin temelde gereksinim duyduğu sonsuz uyum sağlama yeteneğine sahip olan öznedir. o aynı zamanda doymak bilmez bir tüketicidir ve çelişkiye bakın ki asli larva haline dönebilmek amacıyla en kıytırık “proje”le-re azim ve istekle kendisini dahil eden, ama sonra asli larva haline dönen “en üretken ben” de o’dur.

 

o halde neyim ben? çocukluğundan beri sütün, kokuların, öykülerin, seslerin, duyguların, tekerlemelerin, cisimlerin, işaretlerin, fikirlerin, izlenimlerin, bakışların, şar- kıların ve yiyeceklerin meydana getirdiği akışla iç içeyim. ben neyim? mekâna, çilelere, atalarıma, arkadaşlarıma, sevdiklerime, olaylara, dillere, anılara, kesinlikle “ben olmayan” her şeye her yönden bağlıyım. beni dünyaya bağlayan her şey, beni ben yapan bağlantılar, beni meydana getiren unsurlar bana bir kimlik, çıkarılıp gösterilecek bir şey vermezler; belli zaman ve yerlerde “ben” diyen varlığı doğuran tekil, ortak, yaşayan bir varoluş verirler bana. uyumsuzluk duygusu benliğin sürekliliğine duyduğumuz aptalca inancın ve bizi biz yapan şeylere yeterli özeni göstermememizin basit bir sonucudur. reebok’ın, şanghay’daki bir gökdelenin tepesine kondurulmuş “neysem o’yum” sloganını görmek insanın başını döndürüyor. batı her yere en sık başvurduğu truva atını yerleştiriyor: benlik ile dünya, birey ile grup, bağlılık ile özgürlük arasındaki çıldırtan çelişki. özgürlük, bağlarımızı koparma durumu değil, bağlarımız üzerinde değişiklikler yapmak yönündeki pratik kapasitemizdir. aile yalnızca sakatlayan mekanizmasını değiştirmeye çalışmaktan vazgeçenler veya bunu nasıl değiştireceklerini bilmeyenler için cehennemdir. insanın kendi köklerinden kur- tulma özgürlüğü hayali bir özgürlük olmaktan öteye geçememiştir. bizi güçlü kılan ve bir arada tutan o çok önemli şeyi kaybetmeksizin kendimizden kurtulamayız. “neysem o’yum”, o halde sadece basit bir yalan, basit bir reklam kampanyası değildir. aynı zamanda askeri bir kampanyadır. insanlar arasında var olan her şeye, insanlar arasında fark edilmeden dolaşımda kalan her şeye, onları görünmez bağlarla birbirine bağlayan her şeye, tamamen yalnızlaşmamızı önleyen her şeye, bizi var eden ve de dünyanın her yerinin sadece gelip geçilen bir yer, bir eğlence merkezi veya yeni kurulmuş bir şehir, bir yanıyla katıksız bir can sıkıntısı ve tutkusuzluktan oluşurken diğer yandan müthiş bir düzenden, sessizlikten, moleküler arabalar ve ideal metaların dışında hiçbir şeyin hareket etmediği donmuş bir boşluk görüntüsü ve hissi vermediğine bizleri inandıran her şeye karşı yöneltilmiş bir savaş çığırtkanlığıdır.''

eksisozluk.com

Tercümanlar:
Yayın Yılı:
2012 (Miladi)
Sayfalar:
149
Dosya Türü:
PDF Document
İçerik Dili:
Türkçe

 Sayın oxucular!
Turuz sitesi bir kültürəl ocaq olaraq dilçiliklə bağlı qonulardan danışır. Bu sitə dilçiliklə bağlı dəyərli bilgilər verməkdədir.Dilimizin tarixi və etmolojisi sahəsində çalışan bu sitə, sözlərin kökü və etimolojisi haqqında, başqa sitələrdən dəyişik olaraq, eyləmlə(fe'l) bağlı anlamların açıqlayır.
Sitəmizdə dilçiliklə bağlı bir çox kitab,sözlük, yazılar əldə edib oxuyabilərsiniz. Umuruq ki bu sitə, siz dəyərli, sayın oxucular yardımıyla, dilçilik qollarının gəlişməsi, yüksəlişi yolunda bir addım götürəbilsin.
Bey Hadi ([email protected])
Təbriz