Turuz masraflarını karşılaya bilmemiz için yeni yılda Turuza destek olmak için [email protected] ile irtibata geçin.
Bağışlarınızı bu E-postaya bildirin: [email protected]
BTC: bc1q0lqs9dhsd6glk4hdslt83fwcrz9uvujk6lrcfl
USD(TRC20):TWrFZBWcvyDfQSA51cvXq52Es8VSHeFwQR
Bank kart bilgileri:
6104 3373 5031 8547
Iran Millet Bank
I.Mahmud-Nadir Şah Mektublaşmaları-3.Numaralı Nameyi Hümayan Defteri-Çev-Istanbul-Ali Qaya-I.Küreli-Is.Türe-Ma.Sadri-2014-368s
I.Mahmud-Nadir Şah Mektublaşmaları-3.Numaralı Nameyi Hümayan Defteri-Çev-Istanbul-Ali Qaya-I.Küreli-Is.Türe-Ma.Sadri-2014-368s
Nadir Şah (22 Ekim 1688, Deştgerd - 19 Haziran 1747, Fethabad), Afşar Hanedanı'nın kurucusu ve 1736-1747 yılları arasında İran şahı.
İran, Azerbaycan, Hindistan'ın kuzeyi ve Orta Asya'nın bir bölümünü içine alan büyük İran imparatorluğunu yarattı. Afganlar, Osmanlılar ve Babür İmparatorluğu'na karşı zaferler kazandı. Zaferleri kısa bir süreliğine kendisini Ortadoğu'nun en güçlü hükümdarı haline getirdi ancak 1747 yılında öldürülmesinden sonra imparatorluğu kısa sürede dağıldı. Nadir Şah Asya'nın son büyük fatihiydi. Nadir Şah İran'ın en yetenekli askeri kumandanı kabul edilir. Osmanlılar ve Babür İmparatorluğu arasında İran'a yeniden saygın bir yer getirdiği için övülür.
Kaynaklarda Nadir Şah' ın, teşkilatçı, cesur, zeki ve çok enerjik bir yapıya sahip olduğu belirtilmiştir. Farsça’yı çok iyi bildiği halde Türkçe’yi (Çağatayca) kullanmayı tercih etmiştir. Hindistan’da Karnal savaşından sonra Türk-Hint hükümdarı Muhammed Şah'la, Nadir Afşar arasındaki görüşmede iki Türk hükümdarı Türkçe konuşmuşlardır.
Askerî dehasından ötürü bazı tarihçiler kendisini İran'ın Napolyon'u ya da II. İskender olarak adlandırmışlardır.
Nadir Şah, Safevilerin aksine Şii-Sünni birliğini sağlamak, Şiayı Caferiye ismi altında dört sünni mezhebin yanında beşinci İslam mezhebi saymak gibi bir anlayışı benimsedi. Bu anlayış; aslında onun iç ve dış politikasının temelini oluşturmuştur.
NADİR ŞAH VE I. MAHMÛD HAN
Üçüncü Ahmed Han, Patrona Halil ayaklanması sonunda tahttan çekilince, Şehzâde Mahmud, 2 Ekim 1730 günü Osmanlı sultânı oldu. Üçüncü Ahmed Hanın tecrübe ve tavsiye lerinden istifade etti. İlk icrâatı, Lâle Devrinde yapılan ilim, kültür ve sanat eserlerinin tahrîbini durdurmak oldu. Âsî Patrona Halil’i ve zorbaları imhâ ettirdi. İstanbul’da emniyet ve asâyişi sağladı. Ülkede huzur dolu, mesud günler başladı. İçişlerini düzelten Sultan Birinci Mahmud Han, doğuda hududa saldıran İran Safevîleri ile, batıda Avusturya ve Rusya’ya karşı tedbir aldı. Doğuda İran ile Üçüncü Ahmed Han devrinden beri devam eden hâdiselere son vermek istedi. Ancak İran Şâhı bir taraftan anlaşmak üzere hey’etler gönderirken, diğer taraftan büyük kuvvetlerle Revan üzerine yürüdü. Şah’ın elçi göndermekteki maksâdının Osmanlı hükûmetini yanıltmak ve oyalamak olduğu anlaşıldığından elçi ve maiyeti Mardin Kalesine hapsedildi. Osmanlı kuvvetleri, İran Seraskeri Ahmed Paşa ile Erzurum Vâlisi ve Revan Seraskeri Hekimoğlu Ali Paşa kumandası altında iki koldan harekete geçti. 30 Temmuz 1731’de Kirmanşah alındı. 15 Eylülde Kûrican Sahrasında İran kuvvetleri bozguna uğratıldı. Urmiye ve Tebriz ele geçirildi. İran Şahının sulh istemesi üzerine Ocak 1732’de Ahmed Paşa Antlaşması imzalandı. Buna göre Aras Nehri iki devlet arasında hudud olarak kabul edilirken Revan, Gence, Nahçıvan, Bitlis, Şirvan ve Dağıstan Osmanlılara; Tebriz, Kirmanşah, Hemedan, Luristan ve Erdelan eyaletleri ise İran’a bırakıldı. Ancak 1733’te İran’da iktidarı ele geçiren Nâdir Şah, Osmanlıların fethettiği bölgeleri almak için tekrar savaş açtı. 1735’te Arpaçay’da yapılan muhârebeyi Osmanlılar kaybetti. Gence, Tiflis ve Revan İran’ın eline geçti.Osmanlı Devletinin doğuda İran ile mücâdelesinden istifâde eden Avusturya ve Rusya da iki cepheden harekete geçmişti. Azak Kalesini ele geçiren Ruslar Osmanlı kuvvetlerinin toparlanmasına meydan vermeden Gözleve, Kılburun ve Urkapı’yı da işgal ettiler. 12 Temmuz 1737’de harekete geçen Avusturya ordusu ise Bosna, Sırbistan ve Eflak’a girdi. Bu mağlubiyetler ve düşmanın girdiği yerlerde büyük tahribat ve mezâlim yapması Sultan Mahmûd Hanı son derece üzdü. Sedarete getirdiği Muhsinzâde Abdullah Paşayı Rusya üzerine, Hekimoğlu Ali Paşayı da Avusturya üzerine sefere memur etti. Muhsinzâde süratli bir hareketle Özi ve Kılburun kalelerini ele geçirirken, Hekimoğlu Ali Paşa ise Banyaluka’yı kuşatan Avusturya kuvvetlerine büyük bir darbe indirdi. Yapılan savaşta Avusturya kuvvetlerinin asker zayiatı 60 bin idi. Hekimoğlu Ali Paşanın bu zaferi İstanbul’da büyük bir sevince sebep oldu. Bu zaferler üzerine Avusturya ve Rusya barış istemek zorunda kaldı.Nihayet 18 Eylül 1739 târihinde Avusturya ve Rusya ile Belgrad Antlaşması imzâlandı. Avusturya Devleti ile yirmi yedi yıllık, Rusya ile süresiz olan antlaşmaya göre, Belgrad Osmanlı Devletine kaldı. Avusturya ile Tuna ve Sava nehirleri tabiî hudud kesildi. Ruslar, Azak Denizi ve Karadeniz’de donanma bulundurmayacaktı. Kazaklar Osmanlı topraklarına, Kırım Hanlığı da Rusya’ya akın etmeyeceklerdi.Rusya ve Avusturya devletleriyle antlaşmalar sağlayan Birinci Mahmûd Han yeniden İran üzerine döndü. Nadir Şah ise bu vaziyet karşısında Osmanlılarla baş edemiyeceğini anlayınca Kasr-ı Şirin Antlaşması maddeleri üzerinden yeniden antlaşma teklifinde bulundu ve bu istek kabul edildi (1746).Böylece 1739 Belgrad Antlaşmasıyla batı ve kuzey, 1746 Osmanlı-Avşar Antlaşması ile de doğu hudutlarını emniyet altına alan Birinci Mahmûd Hana muhârebelerdeki muzafferiyet üzerine Gâzi ünvanı verildi.
I.Mahmud-Nadir Şah Mektublaşmaları-3.Numaralı Nameyi Hümayan Defteri-Çev-Istanbul-Ali Qaya-I.Küreli-Is.Türe-Ma.Sadri-2014-368s | |||
---|---|---|---|
Okuma
İndir
Turuz hayatta kalmak için, Yardım Edin |
|||
Boyut: 26.05 MB | Dosya Türü : Pdf | İzlenme Say : 533 | Başarısızlık Raporu |