Köktürk Bengü Daşlarındaki Oğuzca Özellikler - Gürer Gülsevin
Türk “soy” adımızın devletimizin adı olarak ilk kez “Kök Tür(ü)k”lerde kullanıldığını
biliyoruz. Bu imparatorluktan kalma Bengü Taşlar, Türk tarihinin olduğu kadar, Türk edebiyatının,
özellikle de Türk dilinin en zengin kaynaklarındandır.
Köktürk yazıtlarında, Bilge Kağan “tokuz oguz bodun kentü bodunum erti ‘Dokuz Oğuz halkı
öz halkım idi’ der (KT.K.4). Bu “oğuz” adı, Eski Batı Türkçesi kaynaklarında kurallı olarak “ogur”
şeklinde kaydedilmiştir. Tarihte Asya, Avrupa, hatta Kuzey Afrika’da yazılı eserler vermiş,
günümüzde ise Türk dünyasının büyük çoğunluğunu oluşturan Oğuzların ilk edebî yazı dilleri, XIII.
yüzyıldan itibaren Anadolu sahasında ortaya çıkar. Daha önceleri için, XI. yüzyılda Kaşgarlı Mahmut,
bizzat Oğuzcanın özelliklerinden mukayeseli olarak bahsetmiştir1.
Hocam Zeynep Korkmaz, “Eski Türkçedeki Oğuzca Belirtiler” başlıklı makalesinde2, XI.
yüzyıldan önceki Oğuzca üzerine bilgiler vermişti. Bilimsel yazılarındaki titizlik ve disiplinle, hocam,
en ayrıntıda kalabilecek Oğuzca unsurları dahi makalesinde işlemişti.
İlgili makalenin yayımından sonra, özellikle yaşayan lehçe ve şiveler üzerindeki
araştırmaların artması, günümüz Oğuz diyalektleri üzerindeki bilgilerimizi de zenginleştirdi. Özellikle
Halaç Türkçesinin metin, sözlük ve gramerinin yayınlanmış olması3, Ebi Verdî4, Horasanî5 gibi
ağızlardan bizlere malzemeler sunulması, karşılaştırmalı Oğuz diyalektleri üzerinde çalışılabilmeyi
kolaylaştırdı. Bunların sonucunda, Köktürk Bengü Taşlarının dilindeki birtakım özelliklerin daha
Oğuzca olması gerektiği anlaşıldı.
Biz bu yazımızda, hem Zeynep Korkmaz hocamızın 1972 yılında Eski Türkçedeki Oğuzca
unsur olarak kaydettiklerini özetleyip değerlendireceğiz, hem de daha sonraki lehçe çalışmaları ile
ulaşılabilen yeni eklemeleri sunmaya çalışacağız.